Boşanma Nedenleri

BOŞANMA NEDENLERİ

HANGİ NEDENLERLE BOŞANABİLİRSİNİZ?

Boşanma davasına konu olan nedenler, TMK uyarınca 2’ye ayrılmıştır. Bunlar özel boşanma nedenleri ve genel boşanma nedenleridir. Bu şekilde bir ikili ayrıma gidilmesinin sebebi ise tam ve kısmi boşanma nedenlerini ortaya koymaktır. Bazı durumlarda boşanma sebebi olarak düşündüğümüz bir gerekçe tek başına boşanma davası için dayanak oluşturamaz. Böyle durumlarda ek dayanak ile talebin güçlendirilmesi gerekmektedir. Belirtmek gerekir ki boşanma davası açma konusunda alanında uzman bir boşanma avukatından destek almanız her durumda sizin lehinize olacaktır.

ÖZEL BOŞANMA NEDENLERİ

1. ZİNA

Boşanma nedenlerinden birisi olan zina, evlilik devam ederken eşlerden birisinin başka bir kişi ile cinsel ilişkiye girmesine denmektedir. Bu durum meydana geldikten sonra aldatılan eşin, boşanma davası açma hakkı gündeme gelmektedir. Zina ayrıca mutlak boşanma sebebi sayılmaktadır. Bunun anlamı ise hakimin, evlilik birliğinin temelden sarsılıp sarsılmadığını incelemesine gerek olmadığıdır. Zina, tek başına bir boşanma sebebi olacaktır.

Boşanma nedenlerinden zina, öğrenildiği andan itibaren 6 ay ve her durumda 5 yıl içerisinde ileri sürülerek boşanma davası açılmak zorundadır. Aksi halde eşin, zinaya dayanarak açacağı dava hakkı düşecektir. Beraberinde aldatılan eş eğer aldatan eşi affederse de yine dava açma hakkı düşmüş olacaktır.

2. HAYATA KAST, KÖTÜ MUAMELE, ONUR KIRICI DAVRANIŞ

Boşanma nedenlerinden bir diğeri hayata kast, devam eden evlilik birliği içerisinde bir eşin diğerini öldürmeye çalışmasıdır.

Boşanma davası bu gerekçe ile açıldığı takdirde mutlaka hayata kast ağırlığında bir fiilin varlığı gerekmektedir. Diğer bir anlatımla sadece bunu tasarlamak, planlamak ya da tehdit oluşturmak yeterli olmayacaktır. Uygulamaya geçmek en önemli şartıdır. Ancak iddia edilen tehdidin boyutuna göre hakim, bu sebebe dayandırarak boşanmayı gerçekleştirebilir.

Kötü muamele, boşanma nedenlerinden birisidir. Anlatılmak istenen ise, bir eşin diğerinin vücut bütünlüğüne karşı gerçekleştirdiği haksız fiillerdir. Örnekle açıklamak gerekirse; sistematik şekilde fiziksel şiddet, işkenceye varacak şekilde muamele, sürekli eziyet vd. Burada bilmemiz gereken en önemli husus ise bu kötü muamele olarak belirtilen durumların sürekli olarak yaşanmasının gerekmediğidir. Yalnızca bir defa yaşanması boşanma sebebinin oluşması açısından yeterli olacaktır.

Onur kırıcı davranış, daha çok psikolojik ve ekonomik şiddete bağlı boşanma nedenlerinden birisidir. Bunu da örnek vererek açıklayacak olursak; Eşlerden birisinin hakaret etmesi, aşağılaması, ekonomik olarak zor durumda bırakarak küçük düşürmesi vd. Bu onur kırıcı davranışların aleni olarak yapılması gerekmez. Eşlerin birbirleri ile iletişim kurarken kullandıkları cümleler ve ifadeler de bu kapsamda değerlendirilebilir.

Boşanma sebebinin öğrenilmesinden başlayarak 6 ay içerisinde ve her durumda 5 yıl içerisinde boşanma davası açılmak zorundadır. Aksi halde eş, bu sebebe bağlı olarak dava açma hakkını kaybetmiş olacaktır. Buna ek olarak eş, kendisine yapılan bu fiilleri affederse de bu sebebe bağlı dava açma hakkı ortadan kalkacaktır.

3. SUÇ İŞLEME VE HAYSİYETSİZ HAYAT SÜRME

Boşanma nedenlerinden birisi olan suç işleme, TCK kapsamındaki suçun karşılığı ceza ile orantılı değildir. Yüz kızartıcı suç diye tabir edilen; hırsızlık, dolandırıcılık, cinsel taciz gibi suçlar mutlak boşanma nedenlerinden birisi sayılmaktadır. Bir defa dahi işlense, boşanma sebebine gerekçe olmaya yeterlidir. Herhangi bir süreklilik aranmamaktadır. Yüz kızartıcı suç kapsamında değerlendirilmeyen suçlar ise mutlak boşanma sebebi olarak sayılmamıştır.

Haysiyetsiz yaşam sürdürmek ise kişinin toplumunda kabul görmeyen bir biçimde davranış sergilemesi anlamını ifade etmektedir. Ancak sadece bu yeterli değildir. Haysiyetsiz yaşamın devamlı olarak sürdürülmesi gerekmektedir.

Boşanma nedenlerinden, yük kızartıcı suç işleme ve haysiyetsiz yaşam sürdürme tek başlarına bir boşanma sebebi değildir. Diğer bir anlatımla bu iki durum mutlak boşanma nedenlerinden değildir. Bunun hukuki dayanağını oluşturan Türk Medeni Kanunu madde 163 uyarınca, bu durumlara maruz kalan eşin, katlanmasının beklenmemesi gerekmektedir. Yani bu iki sebebin varlığı, eşler için bir sorun teşkil etmiyorsa boşanma davasının dayanağını oluşturmaz. Bu belirttiğimiz boşanma nedenleri için ise hak düşürücü süre belirtilmemiştir. Fakat unutmamak gerekir ki boşanma sebebinin gerçekleştiği zaman ile boşanma davası açılmasına karar verilen zaman arasında geçen süre, ispat bakımından davacının aleyhinedir.

4. TERK

Boşanma nedenlerinden terk, evlilik birliği devam ederken eşlerden birisinin, evliliğin getirdiği sorumluluğu üstlenme istememesi amacıyla diğer eşi bırakıp gitmesi olarak açıklanabilir.

Terk ettikten sonra kanunda belirtilen süreler ve şartlar içerisinde dönmez ise diğer eşe bu sebebe dayalı olarak boşanma davası açma hakkı tanınmaktadır. Kanunda terk hususunda belirtilen şartlar ise şöyledir;

  • Haklı neden: Eşlerden birisi, evliliğin getirdiği sorumluluktan dolayı diğer eşi terk etmiş olmalıdır. Eşin, muhakkak ortak konuttan haklı bir neden olmadan ayrılması ve dönmemesi gerekmektedir.
  • İhtar: Terk edilen eşin hemen boşanma davası açma hakkı doğmayacaktır. Bunun için belirli bir sürenin geçmesi gerekmektedir. Buna göre terk edilen eş, terkten 4 ay sonra notere ya da hakime başvurmak sureti ile ihtar çekmelidir. Terk edilen eş, ihtardan 2 ay sonra eğer bir sonuç alamazsa boşanma davası açma hakkı doğacaktır. Özetle terkin üzerinden en az 6 ay geçmeden boşanma davası açılması mümkün değildir.

5. AKIL HASTALIĞI

Boşanma nedenlerinden olan akıl hastalığı için birtakım şartların varlığı gerekmektedir. Buna göre eşlerden birisinin, tedavi edilmesinin olanaksız olduğu bir hastalığa yakalanması gerekmektedir. Bu olanaksız hastalığın ise resmi sağlık raporu ile ortaya konulması gerekir. Son olarak da eşin, bu duruma katlanması beklenemez ise boşanma davası açabilecektir. Akıl hastalığı nedeniyle boşanma davasının açılması hakkında herhangi hak düşürücü süre öngörülmemiştir.

GENEL BOŞANMA NEDENLERİ

Boşanma nedenlerinde gidilen ikili ayrımda genel boşanma nedenleri, Yargıtay ve kanunda birçok çeşitte belirtilmiştir ve evlilik birliğinin temelden sarsılması çatısı altında toplanmıştır. Buna göre;

EVLİLİK BİRLİĞİNİN TEMELİNDEN SARSILMASI

Genel boşanma nedenlerinden olan evlilik birliğinin temelden sarsılması için, evliliğin eşler açısından artık sürdürülemez olması gerekmektedir. Evlilik birliği en az bir eş açısından bir ya da birkaç nedenden dolayı sarsılmış olmalıdır. Bu neden eğer özel boşanma nedenleri başlığı altında belirtilen hususlardan birisi değilse yalnızca evlilik birliğinin temelden sarsılması dayanak gösterilerek boşanma davası açılabilecektir.

Genel boşanma nedenlerine dayandırılarak açılacak bir davada itiraz ise yalnızca kusur ile orantılı olarak gündeme gelebilir. Daha açık bir ifadeyle davacının kusuru davalıya oranla daha ağır ise davalının itiraz hakkı doğacaktır. Fakat itiraz iki durumda dikkate alınmaz. Bunlar; çocukların ve davalının artık korunmasını gerektirecek bir menfaatinin kalmaması ve kullanılan itirazın kötü niyetle kullanılmış olması. Unutmamak gerekir ki boşanma davasında yapılan itirazlar neticesinde dava, çekişmeli boşanma davası olacaktır.

Evlilik birliğinin temelden sarsılmasını gerektirecek olaylar kanunda belirtilmemiştir. Fakat geçmiş Yargıtay kararları incelendiği zaman boşanma nedenleri olarak belirtilen durumları görebilmekteyiz. Bunlara birkaç örnek vermek gerekirse;

  • Eşe iftira,
  • Çok kıskanç olmak,
  • Aile için ayrı bir konut sağlayamama,
  • Alkol bağımlılığı,
  • Eşi fuhuşa zorlamak,
  • Cinsel ilişkiye girmemek,
  • Temiz olmamak

YARGITAY’IN BU HUSUSTA EMSAL TEŞKİL EDEN KARARLARI

İLGİSİZ DAVRANMAK

Eşlerin ailesiyle ilgilenmemesi, çocuklara ve eşe karşı ilgisiz davranması boşanma nedenlerindendir. Eşin doğumunda ilgilenmemek, arabasına eşini almamak, hastalığında ilgilenmemek, hamileliğinde yalnız bırakmak vb. eşlerin birbirlerine karşı ilgisizliğinin kanıtı olup evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma davasında boşanma sebebi sayılmaktadır.

‘’ karısının doğumu ile ilgilenmediği davacının ise kocası ve ailesine sürekli hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya (TMK.md. 166/1)karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır.’’ Yargıtay Kararı: YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ 07.10.2009 TARİHLİ 2008/14223 E.,2009/16865 K. Sayılı İlam

ALAY ETMEK

Eşlerin birbirlerinin her türlü özellikleriyle alay etmeleri küçültücü davranışlardan bulunmakla duygusal şiddete yönelik bir davranıl olduğundan evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma davasında boşanma sebebi sayılmaktadır. Eşin kilosuyla alay etmek, bana yakışmıyorsun şişko, yiye yiye dana gibi oldun, vb. demek, organlarıyla alay etmek, görüntüsüyle alay etmek boşanma sebebidir. Yargıtay Kararı: YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ 2017 TARİHLİ 2016/6232 E. 2017/11551 K.

ALDATMAYA ÇALIŞMAK

Eşler birbirine sadakat göstermekle yükümlüdür. Bu görevin ihmal edilmesi ortak hayatı çekilmez hale getirir. Bu bakımdan davacı, davalı eşinin işbu olumsuz davranışını genel boşanma sebebi yapabileceği gibi zina sebebiyle de boşanma davası açabilir. Zina için gerekli ortama girip de elde olmayan nedenlerle eylemin tamamlanmamış olması yani Ceza Kanununun deyimi ile eylemin eksik kalkışma derecesinde kalması da boşanma için yeterlidir.

SEVGİSİZ DAVRANMAK

Sevgisizlik olayında yer almak ve bunu açıklamak duygusal şiddete yönelik bir davranıl olduğundan evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma davasında boşanma sebebi sayılmaktadır. Başkasını sevdiğini söylemek, eşini sevmediğini söylemek, zorla evlendirildiğini söylemek, başkasıyla evleneceğini söylemek, eşinden sıkıldığını söylemek, eşinden soğuduğunu söylemek, eşini istemediğini söylemek, eşinden bıktığını söylemek… boşanma sebebidir. Yargıtay Kararı: YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ 2012 TARİHLİ 2011/22013E. 2012/19316 K.

KİLİT DEĞİŞTİRMEK

Eşlerin kilit değiştirmek suretiyle birbirlerini evden uzaklaştırmaları evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma davasında boşanma sebebi sayılmaktadır.

‘’ …davalının eşini küçümsediği ve evin kilidini değiştirdiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir.’’ Yargıtay Kararı: YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ 2008 TARİHLİ 2007/19744 E. 2008/240 K.

CİNSEL İLİŞKİYE GİRMEMEK

Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre evlenmenin sosyal amacının yanında cinsel arzuları tatmin etme amacı da vardır. Bu nedenden cinsel ilişki kurmada bir kusuru olmayan taraftan evlilik birliğini devam ettirmesi beklenemez. Cinsel ilişkinin hiç kurulamamış olması, cinsel tedaviden kaçınmak, yatağını ayırmak, cinsel ilişkiden kaçınmak, istenmeyen şekilde cinsel ilişki kurmak, zorla cinsel ilişkiye girmek, cinsel yetersizliği açıklamak, cinsel içerikli uygunsuz sitelere girmek, başkasıyla cinsel güveni sarsıcı davranışta bulunmak… boşanma nedenlerindendir.

Uzun süre boyunca cinsel ilişkinin başarılamamış olması halinde aile birliğinin temelinden sarsıldığının kabulü ile boşanmaya karar verilmesi gerekir. Evlenmenin sosyal amacı yanında, nesli devam ettirme ve cinsel arzuları tatmin etme gayesi de vardır. Tarafların cinsel organları normal yapıda olmasına rağmen, psikolojik nedenle de olsa evlilik süresi içinde cinsel ilişki kuramadıkları doktor muayenesi ile anlaşılmaktadır. Bu hal evlilik birliğini temelinden sarsar. Aylarca cinsel ilişkinin başarılamamış olması karşısında eşlerde birbirine karşı haklı bir nefretin, en azından isteksizliğin doğacağı şüphesizdir. Böyle bir durumu davacı açısından bir kusur olarak kabul etmek mümkün değildir. Ne zaman gerçekleşeceği belli olmayan ve ondan sonrada devam edip etmeyeceği şüpheli bulunan cinsel yakınlaşmayı beklemek için davacıyı zorlamak açık bir haksızlıktır. Bu koşullar altında davacıdan evlilik birliğini devam ettirmesi beklenemez.

Evlilik birliğinin önde gelen gayesi tarafların cinsel uyum içinde bulunmalarıdır. Tarafların evlenme gününden itibaren 22 gün bir arada kalmalarına rağmen cinsel birleşmenin olmadığı tartışmasızdır. Davalı tarafça birleşmeye davacı kadının yanaşmadığı, ya da buna engel olabilecek bir kusuru bulunduğu iddia ve ispatlanmış değildir. Davalının fizik olarak normal bulunmasının şu durum karşısında önemi yoktur. Cinsel ilişkiden yoksun bir birliğin davacı için çekilebilirliğinden söz edilemez. Öyle ise istek doğrultusunda boşanmaya karar verilmesi gerekir. Yargıtay Kararı: YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2001/4956 K. 2001/6274 T. 19.4.2001

SAĞLIĞI İLE İLGİLENMEMEK

Davacının, davalı eşinin yaşamsal önem taşıyan böbrek ameliyatı ile herhangi bir şekilde ilgilenmemesi, kişilik haklarına saldırı niteliğindedir. Türk Medeni Kanunu’nun 174/2. maddesi, boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğini öngörmüştür. Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda tazminat isteyen kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldın teşkil ettiği anlaşılmaktadır. Yargıtay Kararı: YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2005/9973 K. 2005/10409 T. 30.6.2005

Yapılan soruşturma, toplanan delillerle davalının eşine salak, manyak dediği, aşağıladığı ve hastalığında ilgilenmediği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilmesi gerekir. Yargıtay Kararı: YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1999/2-610 K. 1999/777 T. 6.10.1999

EŞİ KÜÇÜK DÜŞÜRÜCÜ SÖZLER SÖYLEMEK

Davacı tanıklarının anlatımlarıyla davalının, sakatsın ne biçim adamsın, paranın nasıl harcanması gerektiğini dahi bilemiyorsun şeklinde sözlerle davacı eşini küçük düşürücü hitaplarda bulunduğu ayrıca ‘ben bu adamla Almanya ya gidebilmek için evlendim’ gibi söylentileri yaydığı gerçekleşmiştir. Davalının belirlenen tutumu ve davranışları ortak hayatı kendilerinden beklenemeyecek derecede temelinden sarstığı açıktır.

Davalı eşine muhtelif zamanlarda ağır hakaretlerde bulunmuş, kocası da bu hakaretler karşısında davalıyı evin kilidini değiştirip eve almamış, davalıya bakmamıştır. Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün olmadığından, boşanmaya karar verilmelidir.

Yargıtay Kararı: YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2001/2-432 K. 2001/482 T. 6.6.2001

KÜÇÜK DÜŞÜRÜCÜ SUÇTAN MAHKUMİYET

‘’Davalının, on iki yaşında bir kız çocuğuna cinsel tacizde bulunduğu, suçu sabit görülerek bundan dolayı ceza aldığı yapılan soruşturma ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Mahkemece, “davalının bu suçu bir kere işlemiş olmasının tek başına boşanmaya neden olmayacağı vicdani kanaatine varıldığı, bu durumun evliliği diğer eş bakımından çekilmez hale getirdiğinin ispatlanması gerektiği, bu yolda delil getirilmediği” gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Dava Türk Medeni Kanununun 163’üncü maddesinde yer alan “küçük düşürücü suç işleme” sebebine dayanılarak açılmıştır. İşlenen suçun niteliğine göre davacının dava açması karşısında onunla birlikte yaşaması kendisinden beklenemeyeceği açık ve tartışmasızdır. Boşanma sebebi gerçekleşmiştir. Davanın kabulü gerekirken, isteğin reddi doğru görülmemiştir.’’ Yargıtay Kararı: YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2014/20560 K. 2015/4947 T. 19.03.2015

EŞİNİ KENDİ AİLESİYLE BERABER OTURMAYA ZORLAMAK

Eşini ailesi ile birlikte oturtmak da, oturmaya zorlamak da evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ve dolayısıyla boşanma kararı verilmesi gerektiğini gösterir. Yargıtay Kararı: YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2003/1637 K. 2003/2987 T. 6.3.2003

EŞİNİ İŞYERİNDE KÜÇÜK DÜŞÜRMEK

Yapılan soruşturma toplanan delillerle davalının davacıyı bulunduğu iş ortamında küçük düşürdüğü, hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilebilir.

AĞIZ KOKUSU VEYA VÜCUT KOKUSU

Ağız veya vücut kokusu, başlı başına boşanma nedeni değildir. Davalıda var olduğu iddia edilen bu rahatsızlığın tedavisinin mümkün olup olmadığı, davalının tedaviden kaçınıp kaçınmadığı, bu rahatsızlığın evlilik birliğini davacı eş için çekilmez hale getirip getirmediğinin, uzman hekimlerden oluşan sağlık kurulu raporu ile belirlenmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekir. Yargıtay Kararı: YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2005/2-208 K. 2005/262 T. 13.4.2005

EŞİNİ YURTDIŞINA GÖTÜRMEMEK

Tarafların evliliği 4 yılı bulmasına rağmen davacının isteğine rağmen davalının karısını yanına yurtdışına götürmediği, infak ve iaşesini sağlamadığı, Türkiye’ye senelik izinlerinde geldiğinde de karısına ilgisiz olduğu toplanan delillerden anlaşılmış olup davalının bu tutumu evlilik birliğini temelden sarsıcı nitelikte olup boşanmaya karar verilmesi gerekir. Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilmelidir.

KADININ EV İŞLERİNİ YAPMAMASI

Davalı kadının ev işlerini yapamamasının hastalığından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. İradi olmayan bu davranış ile hastalık, tek başına boşanma sebebi sayılamaz. Medeni Kanunun 134/1-2. maddesi uyarınca; Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, müşterek hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen davacının tanıklarının sözlerinin bir kısmı Medeni Kanunun 134/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, neden ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.

KAYINPEDER – KAYINVALİDE PROBLEMLERİ

Davalının ve davacının anne-babasının davacıyı sürekli azarladıkları, kocanın bu davranışlara sessiz kaldığı gibi evlilik birliğinin kendisine yüklediği görevleri de yerine getirmediği, kimseyle görüşmesine izin vermedikleri anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya (TMK.md. 166/1) karar verilmelidir. Yargıtay Kararı: YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2003/2609 K. 2003/4066 T. 24.3.2003

Kadının kocasına hakaret ettiği, kayın validesini de tehdit ettiği ve dövdüğü kesinleşen ceza dosyası ile sabit olup kocanın da karısını başkası ile ilişki kurmakla suçlayıp, bağımsız ev temin etmediği, geçimsizlikle her iki tarafın da eşit kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Boşanmaya karar verilmesi gereklidir. Yargıtay Kararı: YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2003/164 K. 2003/1430 Sayılı İlam

KADININ HAKARET ETMESİ & KOCANIN ALKOL ALMASI

Toplanan delillerden davalının muhtelif yer ve zamanlarda eşine karşı ‘adi, şerefsiz içki içiyorsun, evin bereketi kalmıyor’ şeklinde hakaret ettiği, kocası ile ilgilenmediği, onun çamaşırlarını yıkamadığı, yemeğini yapmadığı, kocanın da aşırı şekilde alkol aldığı, hakaret ettiği ve eşini dövdüğü anlaşılmaktadır. Bu durumda evlilik birliği eşler bakımından müşterek hayatı sürdürmelerine imkan bırakmayacak biçimde temelinden sarsılmıştır. Eşlerin birinin kusurunu, diğerinden üstün tutmaya imkan yoktur. Eşit kusurludurlar. O halde mahkemece boşanmaya karar verilmesi gerekir.

EŞİN SARA (EPİLEPSİ) TEDAVİSİNDEN KAÇINMASI

Davalının ‘temporal tipte epilepsi (sara)’ hastası olduğu anlaşılmaktadır. Eşlerden birinde bu hastalığın varlığı başlı başına bir boşanma sebebi değildir. Davalının hastalığının tedavisinden kaçındığına dair bir delil olmadığı gibi, alınan raporda ruhsal bakımdan evliliği, yürütebilecek yeterliğe sahip olduğu da belirlenmiştir. Davalının sara hastası olması dışında evlilik birliğini temelinden sarsacak ve müşterek hayatın devamına imkan bırakmayacak nitelikte başkaca somut bir hadisenin varlığı ortaya konulmamıştır. O halde, davanın reddi gerekir. Yargıtay Kararı: YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2004/4941 K. 2004/7899 Sayılı İlam

GİYİM KONUSUNDA BASKICI DAVRANMAK

Eşine örtünmesi için baskıda bulunmak, çarşaf giyinmesi için baskıda bulunmak, eşinin olağan giyimine karışmak, eşinin giyimine ailesinin müdahalesine sessiz kalmak sosyal şiddet olup boşanma nedenlerindendir. “davalı-davacı kadının kocasına sürekli olarak hakaret ettiği, davacı-davalı kocanın da, karısına giyim tarzına müdahale ederek “örtünmesi” için sürekli baskıda bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan bırakmayacak nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. ‘’YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ 2010/3765 E.,2011/4773 K. Sayılı İlam Boşanma nedenlerinden birisine dayandırılarak açılan bir dava, mahkeme tarafından reddedilirse ve kararın kesinleşmesinin üzerinden 3 yıl geçmesine rağmen evlilik birliği tam anlamı ile kurulamamışsa, açılacak yeni boşanma davasında tekrardan araştırma yapılmasına gerek yoktur. Mahkeme tarafından evlilik birliğinin temelden sarsılmasına kanaat getirilmiş olacaktır. Eşlerden birisinin istemi üzerine mahkeme boşanmayı gerçekleştirecektir. Boşanma gerçekleştikten sonra ise kadının beklemesi gereken iddet süresi bulunmaktadır.

Yargıtay içtihatlarında geçen başkaca boşanma nedenleri

Başkalarıyla kıyaslamak

Alay etmek

Kız (Bakire) çıkmadığı için suçlamak

Eşinden iğrendiğini söylemek

Eşiyle evlendiğine pişman olduğunu söylemek

Eşini sevmediğini söylemek

Eşinden soğuduğunu söylemek

Başkası ile evleneceğini söylemek

Aile ile görüştürmemek

Eşini tehdit etmek

Çocuğun kendisinden olmadığı ile suçlamak

Sapık ilişkiyle suçlamak

Başkalarıyla görüştürmemek

Telefon ile görüştürmemek

Sadakatsizlikle suçlamak

İktidarsızlıkla suçlamak

Evi sık terk etmek

Beden temizliği ile ilgilenmemek

Çalıştırmamak

Cinsel ilişki kuramamak

Cinsel içerikli uygunsuz görüntüler seyretmek

Eski Sevgilisini unutamadığını söylemek

Evlilik dışı çocuğu olmak

Eşine fiziksel şiddet uygulamak

Kesici aletle yaralamak

Aşırı içki kullanmak

Evden kovmak

Eşinin ceplerini karıştırmak

Üvey çocuğa kötü davranmak

Doğumunda ilgilenmemek

Nedensiz intihara kalkışmak

Tarikata katılmak

İnternet Bağımlısı Olmak

Güven sarsıcı davranışlarda bulunmak (Sık şekilde yabancılarla konuşmak ve mesajlaşmak, gizli banka hesapları vs açmak)

“Erkek değilsin” demek

Ayrı odada yatmak

Eski sevgili veya nişanlıyla görüşmek

Küçümsemek

Evlilik içi tecavüzde bulunmak

Cimrilik

Eve haciz getirmek

Evlilik sırlarını başkasına anlatmak

Aşırı derecede kıskançlık

Ev eşyalarına bilerek zarar vermek

Ters İlişki

Eğitim görmesini engellemek

Boşanma davası, velayet, nafaka, maddi ve manevi tazminat, mal paylaşımı gibi çözülmesi gereken birçok önemli hukuki sorunun ortaya çıkmasına sebep olduğundan hiçbir hak kaybı yaşamamak adına kesinlikle alanında uzman bir boşanma avukatı vasıtasıyla takip edilmesi tavsiye edilmektedir.

Av. Çisil Tuana TEZSEVER

0 Paylaşımlar

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*