Anonim Şirketlerde Ortaklıktan Çıkma ve Çıkarılma

ANONİM ŞİRKETLERDE ORTAKLIKTAN ÇIKMA ve ÇIKARILMA

Türk Kanun Koyucusu, TTK ile benimsediği, “sermayenin iadesi yasağı”, “pay sahipliğinin devamı” gibi ilkelerle şirketlerde ortaklığın devamına öncelik vermiş olduğunu gösterse de hukukumuzda anonim ortaklıktan çıkma veya çıkarılma sonucu doğurabilecek düzenlemeler mevcuttur.

Anonim şirketlerde ortaklıktan çıkarılma sonucunu doğurabilecek haller, Türk Ticaret Kanununda beş farklı düzenleme ile öngörülmüştür.

Bunlar:

(1) Anonim şirket pay sahibinin sermaye koyma borcunu yerine getirmemesi üzerine şirket yönetim kurulunun TTK m. 481/2 de düzenlenmiş bulunan ıskat kurumuna başvurmasıdır.

(2) Azınlık pay sahiplerinin, TTK m. 531 deki düzenleme esas alınarak, haklı nedenle fesih davası açması ve mahkemenin bu davada fesih yerine, davayı açan pay sahiplerinin paylarının değerlerinin ödenmesi karşılığında çıkarılmasına karar vermesidir.

(3) Hakim şirketin hakimiyetini belirli pay sahiplerini zarar uğratacak şekilde kullanması üzerine zarara uğrayan pay sahiplerinin, TTK m. 202 gereğince, denkleştirme talep etmesi ve mahkemenin tazminat yerine söz konusu pay sahiplerinin paylarının hakim şirket tarafından satın alınmasına hükmetmesi halidir.

(4) Birleşmeye katılan şirketlerin, TTK m. 141/2’ye dayanarak, birleşme sözleşmesinde belirli pay sahiplerine sadece ayrılma akçesi verilmesini öngörerek ortaklıktan çıkarılmalarına karar vermeleri durumudur.

(5) Azınlık konumundaki bulunanların şirket çalışmasını ve düzenini olumsuz etkilemesi sonucu, hakim pay sahiplerinin, TTK m. 208 düzenlemesinden faydalanarak dava açması ve mahkemenin azınlık durumundaki pay sahiplerinin çıkarılmasına karar vermesidir.

1, ISKAT

Iskat kurumu, anonim şirketler için öngörülmüş ve pay sahibinin sermaye koyma borcunu yerine getirmemesi durumuna, TTK’nın yönetim kurulu için seçimlik olarak tanıdığı haklardan birisidir. Bu kurumun işletilmesi söz konusu pay sahibinin ortaklıktan çıkarılma sonucunu doğurabilmektedir, ancak belirli bir prosedüre göre işletilmelidir. Aksi halde Yargıtay’ın birçok kararından da anlaşılmaktadır ki ıskat işlemi hukuki sonucunu doğurmamaktadır.

Söz konusu prosedürü daha yakından incelemeden önce belirtilmelidir ki, ıskat bedeli ödenmeyen payların hak sahipliği açısından sonuç doğurur. Bu da şu demektir, eğer bir pay sahibinin bedelini ödemediği payların yanında bedelini ödediği paylar da varsa o zaman, ıskat ortaklıktan çıkarılma sonucuna neden olmayacaktır; sadece bedeli ödenmeyen paylar açısından pay sahibinin bu sıfatı sona erecektir.

Bir ıskat işleminin geçerli olabilmesi için, daha öncede belirtildiği gibi, bir prosedüre uygun bir şekilde yapılması gerekir. Öncelikle sermaye koyma borcu açısından temerrüt durumunun oluşması gerekir. Yani söz konusu borç, esas sözleşmede belirtilen veya esas sözleşmenin verdiği yetkiye dayanarak yönetim kurulunun ya da genel kurulun belirttiği zamanda, pay sahibi tarafından, ödenmemiş olmalıdır. Temerrüt üzerine yönetim kurulu -şayet ıskat kurumunu işletmek istiyorsa zira başka seçenekleri de vardır- ilgili pay sahibine yeniden ödemeye çağrı ve ihtarda bulunmalıdır. Bu ihtarda açık bir şekilde ödenmesi gereken miktarın bir ay içinde ödenmesi aksi halde paylara ilişkin haklarından yoksun bırakılacağı belirtilmelidir. Verilen bir aylık süre içerisinde ödeme yapılmazsa pay sahipliği kendiliğinden son bulmaz, bu durumda yönetim kurulunun toplantı ve karar nisabına uygun bir şekilde karar alınması gerekir. Anlatılan bu prosedüre uygun davranılırsa ve pay sahibinin bedelini ödemediği paylar dışında payları yoksa ıskat kurumu, pay sahibinin ortaklıktan çıkarılması sonucunu doğuracaktır.

2. HAKLI SEBEPLE FESİH DAVASI SONUCU ORTAKLIKTAN ÇIKARILMA

Anonim şirketin ortaklığından çıkarılma sonucunu doğurabilecek bir başka durum, söz konusu şirket için haklı sebeple fesih davası açılmasını takiben mahkemenin şirketi feshetmeyip davacı pay sahiplerinin, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenerek, ortaklıktan çıkarılmasına karar vermesidir.

Bahsedilen durumun düzenlendiği TTK m. 531 incelendiğinde dikkat çeken hususlar; haklı sebeple fesih davasını ancak azınlık pay sahipleri, yani şirket paylarının yüzde onunu temsil eden ortaklar tarafından açılabileceği, şirketin feshi için haklı bir sebebin olması gerekliliği ve şirket feshi durumunun bir son çare olarak öngörülmüş olması konularıdır. Yani haklı sebeple fesih davasında azınlık pay sahiplerinin ortaklıktan çıkarılması sonucunun doğması; anonim şirketin feshi için haklı bir sebebin varlığını, mahkemenin fesih halini duruma uygun ve kabul edilir olarak vasıflandırmaması ve bununla ilişkili olarak davacı pay sahiplerinin -paylarının bedelleri ödenerek- ortaklıktan çıkarılmasını azınlık ile çoğunluk ve aynı zamanda şirket menfaatleri açısından uygun bir seçenek  olarak değerlendirmesine bağlıdır.

 3. DENKLEŞTİRME TALEBİ SONUCUNDA ORTAKLIKTAN ÇIKARILMA

Hakim şirketi ile bağlı şirketler arasında, hakim şirketin hakimiyetini hukuka aykırı kullanması durumunda, söz konusu hukuka aykırı davranış sonucunda bağlı şirket pay sahipleri açısından oluşabilecek zararların tazmini amacıyla bir denkleştirme davası söz konusu olabilecektir. Yalnız bu davanın açılabilmesi için hakim şirket, hukuka aykırı fiil ve işlemleri neticesinde, bağlı şirket için neden olduğu zararları faaliyet yılı içerisinde denkleştirmemiş olması gerekir. Bunun üzerine bağlı şirket pay sahipleri dava açabilecektir ancak bu dava sonucunda mahkeme denkleştirmenin yapılması yerine, hakkaniyete uygun düşecekse davacı pay sahiplerinin paylarının hakim şirket tarafından alınmasına karar verebilecek, dolayısıyla da bağlı şirket pay sahiplerinin ortaklıktan çıkarılması durumuna sebep olabilecektir.

4. BİRLEŞME SÖZLEŞMESİNDE AYRILMA AKÇESİ DÜZENLENMESİ İLE ORTAKLIKTAN ÇIKARILMA

Birleşme durumunda birleşmeye katılan şirketler bir birleşme sözleşmesi düzenlemektedirler. Bu sözleşmede birleşmeye katılan şirketlerin pay sahiplerine devralan şirkette iktisap edecekleri pay ve ortaklık haklarının iktisabı ile söz konusu payların gerçek değerine denk gelecek bir ayrılma akçesi ödenerek ortaklıktan çıkma seçeneği tanınabilecektir.

Görüldüğü üzere, burada pay sahiplerine bir çıkma hakkı tanınmaktadır. Ancak devralan şirket, birleşme sözleşmesinde, bu seçimlik hakkı tanımak zorunda değildir, sözleşmede sadece ayrılma akçesi öngörerek kimi pay sahiplerinin, paylarının bedeli ödenerek, ortaklıktan çıkarılmalarına karar verebileceklerdir.

Ayrılma akçesi konusunda, üzerinde durulması gereken bir başka nokta ise ayrılma akçesinin öngörüldüğü birleşme sözleşmelerinde, ortaklığın sona ermesi durumunun seçenek olarak sunulması veya zorunlu olması açısından, söz konusu birleşme sözleşmelerinin kabulü için karar nisabının ne olacağıdır.

Doktrinde tartışmalı olmakla beraber, genel olarak denilebilir ki, sadece ayrılma akçesinin öngörüldüğü, yani belirli pay sahipleri için ortaklığın sona ermesinin zorunlu olduğu sözleşmelerin, devreden şirketin mevcut oylarının yüzde doksanının olumlu oyu ile alınması gerekirken seçimlik ayrılma akçesinin düzenlendiği sözleşmeler için özel bir karar nisabı düzenlenmemiştir.

5. AZINLIĞIN OLUMSUZ DAVRANIŞLARI ÜZERİNE ORTAKLIKTAN ÇIKARILMA

Son olarak incelenmesi gereken ortaklıktan çıkarılma sonucu doğurabilecek hal, TTK m. 208’de öngörülmüş bulunan, hakim şirketin satın alma hakkıdır.

Düzenleme incelendiğinde anlaşılmaktadır ki; söz konusu hak ancak hakim durumda bulunan bir şirketin doğrudan veya dolaylı olarak bir sermaye şirketinin pay ve oy haklarının en az yüzde doksanına sahip olması halinde, azınlık durumundaki pay sahiplerinin şirket düzenini etkileyen kötü niyetli davranışlarının varlığı koşulu ile satın alma hakkını kullanmak üzere mahkemeye başvurabileceği anlaşılmaktadır. Doğaldır ki, söz konusu satın alma hakkı ancak mahkemenin azınlık pay sahiplerinin olumsuz davranışlarına takdir ettiği halde mümkün olacaktır ve söz konusu payların hakim şirket tarafından satın alınması azınlık pay sahiplerinin ortaklıktan da çıkarılması sonucunu doğurmuş olacaktır.

0 Paylaşımlar

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*