HİSSİZLİĞİNİ HİSSETMEYENLER
Ne acı bir durum. İçinde bulunduğu durumu bilmemek, bilememek. Olan biten karşısında hissiz, sessiz kalmak.
İçindeki manevi dinamikleri, ahlak anlayışını yıkmış bir insanın hisli ve duyarlı olması da pek düşünülemez.
Nitekim milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy;
“Bu hissizlikle cemiyet yaşar derlerse pek yanlış,
Bir millet göster, ölmüş maneviyatıyla, sağ kalmış.”
Sözleriyle bu durumu ne güzel ifade etmiştir.
İçten içe kokuşmak, hissizleşmek insanın yaşarken ölmesidir. Yani cenaze-i müteharrik haline gelmesidir. Bu hale geldiğinde de artık onun için hiçbir şeyin önemi yoktur. Sadece ve sadece kendi şahsi menfaati ve karnının doyuyor olması yeterlidir.
En hassas olduğunu düşündüğünüz insanların dahi hissizleştiğini, ruhsuzlaştığını, başkalaştığını ve menfaatperest haline geldiğini gördüğümüz birçok örnekler vardır. Daha dün ak dediğine kara diyen, kara dediğine ak diyenler. Kendi menfaatlerini her şeyin üstünde tutanlar.
İşin belki de en trajikomik tarafı ise, bu yola girildiğinde kendisinden kopan insanın kendi kendini aldatmasıdır. Artık o kendinden uzaklaşmayı yani hissizleşmeyi de kanıksamaktadır. Ben napıyorum, o yola niye giriyorum demek yerine, yeni yerinde ve çizgisinde kendisini konumlandırırken buna kendisinin bahaneler üretmesidir. İşte bir insan için en acı durum da budur. Yaşarken ölmek. Hissizliğini dahi hissedememek.
Yazık ama çok yazık. Bir insan için ne kadar acı bir son.
Zaman ise durmuyor, deveran ediyor.
Tarihe kendini altın harflerle kazıyan asımın nesilleri, Çanakkale destanının abide insanlarını gördüğümüz gibi, haysiyet ve şeref yoksunu, bedenini, ruhunu satan kem talih nesilleri de görüyoruz.
Milletler yaşama arzusu yerine yaşatma arzusu ile hareket eden nesiller yetiştirdiği oranda yükselir ve tarihte ki onurlu yerlerini alır ve dünyaya hükmederler. Milletlerin iniş ve çıkışlarında baktığınızda bu hususu göreceksiniz.
Toplumun kanaat önderleri olarak nitelendirilen şahsiyetler de hep bu duruma çare bulmaya çalışmıştır. Bu uğurda nesil yetiştirme mücadelesi verirken gördükleri hayal kırıklıklarını da veciz ifadeleriyle dile getirmişlerdir.
Necip Fazıl Kısakürek’in ”Şarkımız” mısralarında böyle bir neslin özlemini, hayal kırıklıklarını görürüz.
Kırılır da bir gün bütün dişliler,
Döner şanlı şanlı çarkımız bizim.
Gökten bir el yaşlı gözleri siler.
Şenlenir evimiz barkımız bizim.
Yokuşlar kaybolur çıkarız düze.
Kavuşuruz sonu gelmez gündüze.
Sapan taşlarının yanında füze,
Başka alemlerle farkımız bizim.
Kurtulur dil, tarih, ahlak ve iman.
Görürler nasılmış neymiş kahraman.
Yer ve gök su vermem dediği zaman,
Her tarlayı sular arkımız bizim.
Gideriz nur yolu izde gideriz.
Taş bağırda, sular dizde, gideriz.
Bir gün akşam olur, bizde gideriz.
Kalır dudaklarda şarkımız bizim.
Hissiyatınızla dudaklarda kalıcı şarkılar söylemeniz dileğiyle..
KAYNAK: GÜLLÜ HUKUK OFİSİ – https://avibrahimgullu.com/hissizligini-hissetmeyenler/