Manevi tazminat nedir? Konusu neler olabilir?

Manevi tazminat nedir? Konusu neler olabilir?

Manevi tazminat Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 56 maddesinde düzenlenmiştir. Tanımını daha önceki makalemizde yapmıştık.

Kanunda:

“d. Manevi tazminat

MADDE 56- Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.

Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir” denilmiştir.

Manevi tazminatın konusunun “kişinin mal varlığı dışında oluşan zararların tazmini” olduğunu belirtmiştik.

Manevi tazminat düzenlemesinin amacı nedir?    

Manevi tazminat hakkının kanunda düzenlenmesinin birden çok amacı vardır. En başka kişinin fikren ve manen tatmin edilmesi düşüncesi vardır.  Amaç kişiye parasal katkı yada özür dileme gibi bir yaptırım ile acısının nispeten hafifletilmesi ve karşı tarafa fikri açıdan duyulan husumetin azaltılmasıdır. Yani toplumsal barışa katkı sağlamak diyebiliriz. Ayrıca zararın telafi edilmesi amacı da vardır. Yani kişinin psikolojik olarak tatmin edilmesi amaçlanmıştır. Diğer taraftan manevi tazminatın ayrıca zarar vereni cezalandırma amacı da vardır. Yani kişinin cezalandırılarak bir daha benzer hukuka aykırı davranışına engel olmak amaçlanmaktadır. Bir nevi ceza hukuku anlamında suçu önleyici rolü vardır.

Tazminat miktarı manevi zararın ağırlığı ve şiddetine göre farklılık arz edecektir. Manevi tazminatın diğer bir amacı da zararın denkleştirilmesidir. Yani zarar görene ödeme yapılarak acının azaltılması sağlanırken, acı verenin mal varlığı eksiltilerek onun da bir nevi acı çekmesi sağlanmakta ve denkleştirme gerçekleştirilmektedir. Bu şekilde zarar görenin azalan yaşam sevinci ve mutluluğunu yeniden sağlamayı amaçlamaktadır.

Manevi tazminatın söz konusu olabilmesi için gerekli şartlar nelerdir?

-Hukuka aykırı bir fiil ya da işlem olması gerekir.

-İşlem sonucu oluşan bir manevi zararın oluşması gerekir.

-Zarar ile fiil arasında illiyet bağının olması gerekir

şeklinde özetlenebilir. Ancak daha ayrıntılı olarak şartları detaylandırmak mümkündür. Ancak özü itibari ile bu şekil yeterlidir.

1-Hukuka Aykırı Fiil yada İşlem

Hukuka aykırı fiillerin tam olarak kapsamını tayin etmek mümkün değildir. Her gün yeni olaylar tazminat konusu olabilir. Örneğin bundan 30 yıl önce kişinin mail adresinin hacklenmesi mümkün değil iken bu gün böyle bir hukuka aykırılık vardır. Hukuka aykırılıktan kasıt sadece kanunlar değildir. Kanunda suç olmayan fiiller dahi manevi tazminatın konusu olabilir. Kanun dışındaki tüzük, yönetmelik, genelge, ahlaka aykırı fiiller dahi tazminata nedeni olabilir.

Hukuki fiil ya da işlem şahıslar tarafından yapılabileceği gibi tüzel kişi olan şirketler, devlet kurumları, dernekler gibi tüzel kişilikler tarafından da yapılabilir. İdarenin hukuka aykırı işlemleri nedeni ile oluşan manevi zararlarında tazminine kanun açıkça düzenleme ile izin vermektedir. Hukuka aykırı sözleşmelerin iptali, meslekten ihraçlar, haksız disiplin cezası gibi fiiller sonucunda manevi zararın oluşması mümkündür. Ancak işlemi yapan kişinin hukuka aykırı bir fiili yok ise manevi tazminat oluşmaz. Örneğin haksız gözaltı ve tutuklama halinde manevi tazminat söz konusu olacaktır. Ancak tutuklama ya da gözaltı haklı ise manevi tazminat olmayacaktır. Hukuka uygunluk manevi tazminat talebine engel teşkil eder. Yani hukuka aykırılık mutlaka olması gerekir.

2- İşlem sonucu oluşan bir manevi zararın oluşması gerekir?

Yapılan işlemin ya da fiilin sonucunda manevi bir zararın oluşması gerekir. Bazı olaylar nedeni ile gerçek kişilerin manevi zarara uğrayacağı tartışmasızdır. Ancak tüzel klişelerin manevi zarara uğrayıp uğramadığı hususu ise tartışmalıdır. Tüzel kişiler insanlar gibi maddi-organik bir yapıya sahip olmadıklarından üzüntü yaşamaları mümkün değildir. Onların bedensel bütünlüğünün etkilenmesi, yaşamının sekteye uğraması, sağlık sorunu yaşaması gibi insana has hususları yoktur. Yani bedensel değerler üzerinde kişilik haklarına saldırı fiilen imkansızdır.

Bir görüşe göre ise tüzel kişilerin saygınlıkları da söz konusudur. Onların da sır gibi manevi nitelikleri mevcuttur. Sır çevresi gibi manevi nitelikteki kişisel değerlerle, mesleki ve ekonomik kişisel değerlere gerçek kişiler gibi tüzel kişilerin de sahip olduğu bu değerler üzerindeki kişilik haklarının korunması gerekir diyerek açıklanmaktadır.

Uygulamada tüzel kişilerin manevi zararları tazminat konusu olmaktadır. Ancak kanımızca tüzel kişilerin manevi zararının tazmini pek doğru bir yaklaşım değildir. Yukarıda açıklanan sırların ihlal edilmesi veya itibari zararların maddi tazminat konusu olması gerektiği kanaatindeyiz. Çünkü bir firmanın sırları ifşa olunca oluşan zarar, örneğin itibar kaybı nedeni ile müşterisinin azalması esasen manevi değil maddi zarardır. Tüzel kişinin itibari zarar görmesi halinde de zarar maddi olacaktır. Ancak tüzel kişiler lehine manevi tazminat uygulamada verilmektedir.

Manevi tazminat açısından zararın miktarının tespiti oldukça zor bir konudur. Zararın tespitini hâkim her olaya göre ayrı ayrı tetkik ederek bulmaya çalışması gerekir. Örneğin aynı fiil nedeni ile iki kişide oluşan manevi etki farklı olabilir. Mesleki konum, tanınırlık, kişisel yapı gibi olaylar çok etkilidir. Örneğin bir yumruk yiyen şair ile boksörün aynı derecede manevi zarar gördüğü söylenemez. Bu nedenle hakim tarafından bütün şartlar irdelenerek tazminat miktarının belirlenmesi gerekir.

Ancak her derecedeki manevi zarar tazminat konusu olabilir mi? Yada çok sevdiğiniz bir sanatçının, ya da liderin başına olay gelmesinden dolayı sevenleri üzüntü yaşayabilir. Bu üzüntü manevi zarar kapsamında karşılanmalı mıdır? Dava konusu edilebilir mi? Ya da babasının trafik kazasında ölümü üzerine babasını hiç sevmeyen, ölüme üzülmeyen, hatta miras kaldığı için çok sevinen çocuk manevi tazminata hak kazanmalı mıdır? Yani üzüntünün ya da zararın miktarı ne olmalı ki tazminat hak kazanılması gerekir? Bu soruların net cevabı kanunda yoktur. Ancak Yargıtay kararları ışığında bu hususa çözüm bulmaya çalışılmaktadır. Tazminat konusunda yakınlık derecesine göre tazminat gibi çözümler üretilmeye çalışılmıştır. Olayın manevi tazminata konu olup olmayacağını hakim içtihatlar ve mevzuat çerçevesinde tespit edecektir. Hakimin son derece geniş bir takdir yetkisi vardır.

3-İlliyet bağının olması gerekir.

Hukuka aykırı fiil ile zarar arasında illiyet bağının olması gerekir. Yani zarar kişinin bu haksız fiilinden kaynaklanmalıdır. Başka bir nedenle olsa dahi illiyet bağı yoktur. Kişinin beddua etmesi halinde karşı taraf zarara uğrasa illiyet bağı olmadığı için manevi tazminat söz konusu olmayacaktır. Örneğin kişinin beddua etmesi soncu çakan şimşekte koyunlarını kaybeden kendisi de yaralanan çoban madden ve manen zarar görmüştür. Ancak beddua ile şimşek arasındaki illiyet bağı olmadığından tazminat söz konusu olmayacaktır. Ancak hakaret ile zarar arasında rasyonel bir illiyet bağı olursa manevi tazminat söz konusu olacaktır.

4- Manevi tazminat nedeni başlıca olaylar şunlardır.

-Boşanma hukukundan kaynaklı manevi tazminat

-Haksız fiilden kaynaklı manevi tazminat

-Suçlardan kaynaklı öldürme, yaralama, taciz hakaret tehdit vs. suçlar nedeni ile manevi tazminat olabilir.

-İdari işlemler nedeni ile manevi tazminat söz konusu olabilir.

-Nişanın dönülmesi halinde manevi tazminat olabilir

-Kişilik haklarına saldırı nedeni ile manevi tazminat olabilir.

Manevi Tazminat davasında Zamanaşımı süresi nedir?

Manevi tazminat davasında kural olarak zamanaşımı tazminatı doğuran olaya göre değişmektedir. Genel olarak haksız fiilden kaynaklı manevi tazminat davaları; fiil ve failin öğrenilmesinden itibaren 2 yıl, fiil ve fail daha sonra öğrenilse dahi en fazla 10 yıl içerisinde açılmalıdır. Aksi halde zamanaşımı söz konusu olacaktır.

Kural bu olmakla birlikte istisnaları mevcuttur. Örneğin boşanma davasında bir yıllık süre vardır. Ceza davasından kaynaklı manevi zararlarda ceza zamanaşımı süresi dikkate alınacaktır. TBK’nuna göre Sözleşmenin ihlali nedeniyle açılacak tazminat davalarında genel zamanaşımı süresi, 10 yıldır. Yani zamanaşımı süresi tazminata konu haksız fiile göre değişebilmektedir.

Manevi tazminat davasında görevli mahkeme hangisidir?

Mahkemenin görevli olacağı husus kamu düzenindendir. Taraflar sessiz kalarak dahi görevli mahkemeyi değiştiremezler. HMK m.2 de maddi ve manevi tazminatın hangi görevli mahkemede açılacağı açıklanmıştır. “…dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça, Asliye hukuk mahkemesidir” hükmünden de anlaşılacağı gibi maddi ve manevi tazminat davalarında görevli mahkeme çoğu zaman Asliye Hukuk Mahkemesidir. Ancak Haksız tutukluluk ve gözaltı gibi davalarda Ağır Ceza Mahkemesi görevlidir. Yine iş kazasından kaynaklı davalarda iş mahkemesi görevlidir. Boşanma davalarında ise Aile Mahkemesi görevlidir. Yani istisnaları mevcuttur

Manevi tazminat davasında yetkili mahkeme hangisidir?

Yetkili mahkeme ise manevi tazminat nedeni fiile göre değişebilmektedir.

TMK madde 25 de düzenleme vardır. “Davacı, kişilik haklarının korunması için kendi yerleşim yeri veya davalının yerleşim yeri mahkemesinde dava açabilir” denilmiştir.  HMK m. 6 da

“(1) Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir” denilmiştir.

Haksız fiilden doğan davalarda HMK m. 16’ da belirtilmiştir.

“(1) Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.”

Şahsi haklarının bir sözleşme sebebiyle ihlali söz konusu ise, HMK m. 10 “1) Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir” denilmiştir. Yine boşanma davalarında yetkili mahkeme değişebilmektedir.

Bu nedenle yetkili mahkeme kesin olarak hukuka aykırı fiile ve faile göre belirlenecektir.

Manevi Tazminatın miktarı nasıl belirlenir? Hakimin takdir yetkisi nedir?

Yukarıda kısa izah edildiği üzere manevi tazminat davalarında zararın miktarı her olaya ve kişiye göre değişmektedir.  Aynı fiil nedeni ile ünlü bir sanatçının yaşadığı üzüntü ile dağdaki çobanın yaşadığı üzüntü bir olmayabilir. Bu nedenle manevi tazminatın belirlenmesinde kanun koyucu hakime geniş takdir yetkisi tanımıştır. Türk Borçlar Kanunun 50 ve devamında bu husus düzenlenmiştir. Özellikle 51, 52 maddeleri hakimin takdir yetkisinin düzenlendiği maddelerdir. Kanuna göre; .

MADDE 51– Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.

Tazminatın irat biçiminde ödenmesine hükmedilirse, borçlu güvence göstermekle yükümlüdür.

MADDE 52– Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir.

Zarara hafif kusuruyla sebep olan tazminat yükümlüsü, tazminatı ödediğinde yoksulluğa düşecek olur ve hakkaniyet de gerektirirse hâkim, tazminatı indirebilir. denilmiştir. “

Ancak zararın genel anlamda zarar gören tarafından ispatı gerekir. İspat yükümlülüğü zarar görene aittir. Zarar gören, zararını ve zarar vereni ve onun kusurunu ispat etmesi gerekir. Ancak manevi zararda ispat her zaman kolay değildir. Bazen tam olarak ispat mümkün olmayabilir. Hakim, tazminat miktarını zarar verenin durumu, kusuru, zararın miktarı, zarar görenin durumunu dikkate alarak belirleyecektir. Olayların oluş şeklini dikkate alması gerekir.

Haksız fiilin işleniş biçimi de zararın miktarında dikkate alacaktır. Özellikle tahrik vs var mıdır? Zarar görenin kusuru var mıdır? Gerekli önlemleri alınmış mıdır? Zarar tarafların kusur durumları mali durumları, toplum nazarındaki itibarları dikkate alınarak belirlenecektir.

Yine olayın medya aracılığı ile olup olmaması, olayın ulaştığı kitle vb. hususlar dikkate alınacaktır.

Ayrıca hakim bazı hallerde zararda indirim yapma yönünde takdir hakkı vardır. Kanunda belirtildiği üzere;

-Zarar görenin rızası varsa indirim yapabilir.

-Zarar görenin kusuru varsa indirim nedeni olacaktır.

-Zarar verinin maddi durumunun olmaması gibi nedenlerde indirim nedenidir.

Açıklandığı üzere manevi tazminatın tespiti birçok detay barındırmaktadır. Olayın anlatımı, duyguların ifade edilmesi, hakimin takdir yetkisinin kullanımında etkili olacaktır. Bu nedenle uzman bir hukukçudan destek alınması uygun olacaktır.

Halil GÜVEN

0 Paylaşımlar

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*