Sade Yaşamın Katili: Lüks Yaşam Arzusu

SADE YAŞAMIN KATİLİ: LÜKS YAŞAM ARZUSU

Sade yaşamak huzuru ve mutluluğu getirir. İnsan sahip olduklarıyla mutlu olmasını bilmesi gerekir. Bu çizgiyi aşıp lüks yaşamaya yelken açtığında ise huzuru da mutluluğu da kaybediyor.

Bizleri en iyi analiz eden de yine bizim dışımızdaki dostlarımız olsa gerek. Dost acı söylermiş. İşte bir örnek:

Japon İşadamı Sakura:

Siz Türkler rahatınıza çok düşkünsünüz. Mütevazi yaşamıyorsunuz. Daha sonra borç batağına giriyorsunuz.

Ben İşadamıyım sıradan evim arabam var. Görüyorum ki sizde böyle değil. Asgari ücretlide en lüks telefon var.

Ayrıca milli değilsiniz. Marka sevdanız var.

Biz Japonlar yatırımı bilgiye yapıyoruz. Siz hazıra konuyorsunuz. Üretemediğiniz takdirde sadece tüketici olarak kalırsınız.”

Ne muhteşem tespitler. 

Sıradan ve basit yaşamak kadar güzel bir durum olabilir mi? Sade yaşamın katili lüks yaşama arzusudur. Hâlbuki sadeliğin içindeki huzur ve mutluluğu hiçbir şey veremez.

Lüks yaşama arzusu maalesef ülkemizde oldukça yaygın. Parası olan zaten lüks içinde yaşamanın peşinde. Parası olmayan ise ilk fırsatta lüks yaşamanın arzusunu taşıyor. Bu yüzdendir ki ülkede Milli Piyangodan, At yarışına kadar talih oyunlarından medet uman birçok insanımız var.

Çalışmadan elde edilecek lüks hayatı yaşamak arzusu insan için ne büyük bir felaket. Keşke o hayali kuranlar bunu bilselerdi.

Kişi hayali kurduğu lüks yaşama arzusunu içinde dizginleyemiyorsa, kendini, ailesini ve çevresini yer bitirir. Bilinçsizce harcamalar yaparak borç bataklığına sürüklenenler, batan işyerleri, sönen ocaklar, parçalanan aileler… Saymakla bitmiyor. Toplumun temeline öyle büyük bir dinamit koyuluyor ki tüketim çılgınlığı ve lüks yaşam sevdasıyla, tarifi mümkün değil.

İşin belki de en kötü tarafı ise bunları insanın tüketim çılgınlığına ve lüks yaşam sevdasına kapıldığını kabul etmemesi. Bu konuda yapılan uyarılara ise; “ama gerçekten ihtiyacım var” savunmasıdır. Kafamızı elimizin arasına alıp kendimize “gerçekten buna ihtiyacım var mı, buna ayıracak bütçem bulunuyor mu?” diye sorabilsek, birçok aldığımız şeyin ihtiyacımız olmadığını anlarız.

Yapılan araştırmalarda insanın lüks yaşama arzusunu ve tüketim çılgınlığını ortaya koyuyor.

Harvard İşletme Fakültesi‘nde psikolog ve işletme profesörü olan Michael Norton‘a göre, insanlar iki katı pahalı olan ürünün iki katı daha kaliteli olduğunu düşünüyor. Hatta bu ürünler satın aldığımızda iki katı tatmin olunduğu görülüyor. Daha pahalı ürünlere yönelme nedenimiz de bu tatmin duygusunu yaşamak istememiz. Yani kısaca lüks takıntımız.

Girişimci Joshua Cartu, amatör yarış arabası sürücüsü ve Ferrari koleksiyoncusu. Aynı ilgiyi paylaşan seçme bir sosyal çevreyle irtibat kurmasını sağladığı için otomobillere ilgi duyduğunu söylüyor. “Maddi şeyleri biriktirdiğinizde duyduğunuz mutluluk çok büyük. Diğer şeyler gibi yaptıkça her defasında daha az zevk almaya başlıyorsunuz. Ferrari satın alma yoluyla çok ilginç, özel insanlardan oluşan bir grubun parçası oluyorsunuz.”

Ekonomi teorisinde, bir eşyaya talep arttığında onun fiyatı düşer. Ama tersine Veblen ürünü olarak adlandırılan lüks ürünlerde işleyiş bu yasanın dışındadır. Fiyatı arttıkça ona talep de artar.

Tüm bu araştırmalarda göstermektedir ki insanın içindeki lüks yaşama ve sosyal sınıf edinme arzusu, sade yaşamı özendirmedikten sonra bitmeyecektir. Unutmayalım ki sade yaşamın katili lüks yaşamdır. Sade yaşamın bittiği noktada lüks yaşam başlar.

KAYNAK: GÜLLÜ HUKUK OFİSİ – https://avibrahimgullu.com/sade-yasamin-katili-luks-yasam-arzusu/

0 Paylaşımlar

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*