Tüketici Hakları ve Sürdürülebilir Tüketim

TÜKETİCİ HAKLARI VE SÜRDÜRÜLEBİLİR TÜKETİM (*)

Ferda Hekimci

Tüketici Dernekleri Federasyonu

(TÜDEF)

Genel Başkan Yardımcısı

İÇERİK

  • Giriş
  • TÜDEF
  • Tüketici Hakları
  • Günümüzde Tüketicinin Korunması
  • Sürdürülebilirlik, Sürdürülebilir Kalkınma, Sürdürülebilir Tüketim
  • Etik Tüketicilik, Ekolojik Yurttaşlık, Sürdürülebilir Tüketicilik
  • Evrensel Sürdürülebilir Tüketim Hakkı

(*) Bu yazı, T.C. Bilim, Sanayi Ve Teknoloji Bakanlığı Verimlilik Genel Müdürlüğü tarafından 2018 yılında yayınlanan “Sürdürülebilirliğin Tüketim Boyutu” adlı elektronik kitaptan alınmıştır.

Giriş

İnsanoğlunun yaşamını  sürdürebilmesi;   yemesine, içmesine, barınmasına,  kısaca tüketebilmesine ve  bu  talebi karşılayacak olan üretime bağlıdır. Tarihsel süreçte, önceleri  yerel ve ulusal olan üretim-tüketim etkinlikleri giderek Sanayi Devrimiyle yerel, ulusal sınırları aşmış,  içinde yaşanan küreselleşme ve iletişim sürecinde ise  iyice körüklenen aşırı ve dengesiz tüketim ile olağanüstü gelişmiştir. Buna paralel olarak endüstriyel şirketlerin sınır tanımayan yüksek miktarlardaki üretimi, ekolojik dengenin bozulmasına, doğal kaynakların hızla tükenmesine ya da kalan kaynakların kirlenerek kullanılamaz hale gelmesine neden olmaktadır. Bu süreç, üretim-tüketim faaliyetleri sonucu oluşan atık ve artıkların çevrenin sınırlı özümseme kapasitesi dikkate alınmadan doğaya verilmesi ile her geçen gün artarak devam etmektedir. Ayrıca, “Yeni Ekonomi”nin “bölüşümde adaleti sağlayarak gelişimi sağlamak” gibi bir hedefi olmaması karşısında “sürdürülebilirlik” gündeme gelmektedir. Sınırsız ihtiyaçların giderilmesi için kullanılan doğal kaynakların sınırlı olması; “Kaynakların Verimli Kullanımını ve Sürdürülebilir Kalkınmayı” hedefleyerek, insan, çevre ve ekonominin uyumlaştırılmasını gerekli ve zorunlu kılmaktadır. Sürdürülebilirlik kavramının sonuçta tüm dünyayı kapsayan bir çevresel duyarlılığı gerektirdiği göz önüne alındığında; özellikle batıda gelişen bilinçli tüketici hareketleri bu alandaki tüketim (yaşam) tarzı üretim etkinliklerinde en önemli itici gücü oluşturacağına şüphe yoktur.  İşte bu noktada bilinçli tüketicilerce oluşturulacak “Sürdürülebilir Tüketim”  anlayışı ile bu talebe yanıt verecek  olan “Sürdürülebilir Üretim” yöntem ve teknolojilerine gerek duyulmaktadır. Diğer yandan yediden yetmişe tüm insanları ilgilendiren Tüketici Hakları günümüzün olağanüstü sosyoekonomik döngüsü içerisinde  asla yadsınamayacak bir tüketici odaklılıkla tüketicinin korunması  zorunluluğunu  da beraberinde getirmektedir.

TARİHSEL SÜREÇTE TÜKETİCİ HAKLARI

Sürdürülebilirlik ve sürdürülebilir tüketime geçmeden önce Tüketici Hakları ve Tüketicinin Korunması konularını açmak gerekmektedir. İnsanoğlu, insanlık tarihi boyunca ekonomik, güvenli ve gereksinimlerini en uygun şekilde karşılayacak mal ve hizmetin peşinde olmuştur. Tarihsel süreçte, Hammurabi Yasaları’ndan Roma Hukuku’na kadar belli başlı tüm uygarlıklarda üretici karşısında zayıf yanı oluşturan tüketicinin hakları özel olarak korunmuştur. Örneğin Fenikelilerde, tüketici şikayetlerinin  ve ticari etiğin sağlanması amacıyla; kalitesiz mala karşı el kesme cezası verebilen kalite kontrolcüler vardı. Roma hukukunda tüketicilerin aldatılmasını engellemek üzere çeşitli düzenlemelerin yapıldığı bilinmektedir. İslam Hukuku, kartel ve tekel oluşumuna karşı çıkarak ihtikârı (karaborsayı)  yasaklamış ; ayıplı mala karşı muhayyerlik, (seçme hakkı) akdi bozma nedeni sayılmıştır. Hz. Peygamber dönemine dayanan Hisbe Teşkilatı tüketicinin İslam ahlakı üzerinden korunmasının pratik bir uygulamasıdır. 15. ve 16. yüzyıllarda Avusturya’da bozuk süt satanlara o sütü içme cezası verilirdi. Bilinmektedir. Aynı dönemde, Fransa’da halk bozuk yumurta satanların kafalarına bu yumurtaları atmaya izinli oldukları bilinmektedir.

Hammurabi Kanunları (M.Ö. 1760)

Tüketici Haklarının korunması konusunda ilk yazılı belgeler M.O. 1760’ lı yıllardan kalan tabletlerde yer alan Hammurabi Kanunlarında ifade bulmaktadır.  Hammurabi Kanunlarında tüketici hakları ihlalleri ölüm cezasına varan cezalar verilmekteydi. Hammurabi Kanunlarında daha o zamandan günümüz tüketici hukunda yer alan bazı haklar yer almaktaydı. Hammurabi Kanunlarından bir kaç örnek şöyle sıralanabilir:

  • Md.229. Bir inşaatçı her hangi bir kişi için bir bina inşa eder ve bu binayı uygun bir şekilde yapmazsa ve onun inşa ettiği bina yıkılıp sahibini öldürürse inşaatı yapan öldürülür.
  • Md.230. Eğer bina ev sahibinin oğlunu öldürürse inşaatı yapanın da oğlu öldürülür.
  • Md. 231. Bina sahibinin kölesini öldürürse evin sahibine köle için bir köle ödeme yapar.
  • Md.232. Binanın bir kısmı harap olursa harap olan kısmın tümünü tazmin eder ve inşa ettiği binayı düzgün bir şekilde inşa edinceye dek kendi imkanlarıyla evi yeniden inşa eder (Günümüz Tüketici Hukunda Tazmin Hakkı).
  • Md233. Bir kişi başkası için bina yapıyorsa, bina henüz tamamlanmamış olsa bile, duvarı devrilmişse inşaatı yapan kişi kendi imkanlarıyla duvarı daha sağlam bir şekilde yapmalıdır (Günümüz Tüketici Hukukunda Onarım Hakkı).

Selçuklu ve Osmanlı’da Tüketici Hakları

Selçuklu ve Osmanlı’da ise Ahilik Örgütleri, “bol, kaliteli, ucuz üretim, tüketici hakları ve tüketicilerin korunması” felsefesini düstur edinmiştir. Ahi esnafında “Müşteri Velinimettir”. Örneğin Pabuççular Loncası tarafından gerçekleştirilen,  kalitesiz pabuç yapan Ustanın “pabucunu dama atma” eylemiyle bir yandan tüketici korunurken; öte yandan da meslek ve sanatta kalitesiz mala cevaz verilmesi ve haksız rekabet önlenmiştir. Yine Osmanlılar zamanında kurulan “İhtisap Ağalığı” kuruluşu da pazar denetimi yoluyla aynı işlevi gerçekleştirmeyi amaçlamaktadır.  Selçuklu ve Osmanlı’daki Ahi Birlikleri ve Lonca sistemleri ; İslam iş ahlakının ve tüketiciyi koruma duyarlılığının somut uygulamalarını yansıtmışlardır.

17 Yüzyıl’dan kalma Denizli Babadağ Çarşısı’nın kapısındaki şu dizelerde esnaf şöyle uyarılmaktadır: “Sevgi göster herkese ha! / Selamdan kaçınma sakın/ İnsanları ayırma ha! / Hepsine adil ver hakkın/ Niyetin iyi olsun ha!/ Herşeyin gerçeğin söyle/ Hayırlıdan ayrılma ha! / ……/ İyi belle unutma ha! / Önce Hizmet sonra sensin.”.

İlk Standartlar (1502)

Tüketici Haklarını korumak için Dünyada bugünkü anlamda belli standartlar yazılı olarak belirleyen ilk belge, 1502 yılında Sultan II. Beyazıt  tarafından kaleme alınan Kanunname-i İhtisab-ı Bursa’ydı. İlk Standartlarlardan bazı örnekleri şöyle sıralanabilir:

  • Meyvalar :

“Kaplı (yeşil kabuklu) fındığın kaplı olarak bir okkası, bir akçeye olacak. Kapsızın 200 dirhemi, bir akçeye olacak ve mevsimi geçtikten sonra 125 dirhemi, bir akçeye olacaktır.”

  • Tahıl:

“Ekmek ağırlığının yarısı olup ak undan olacak ve unun bir kilesine bir okka (400 dirhem) yağ konulacak.”

  • Sebzeler :

“Aş kabağına (taze kabak) 3 gün narh olmayacak. Üç günden sonra üç okka, bir akçeye olacak. Haftasında 4 okka, ikinci haftasında 5 okka, üçüncü haftasında 6 okka, dördüncü haftada 8 okka, bir akçeye olacak.”

  • Kuyumcular :

“Kullanılan gümüş 80 ayardan düşük olmayacak. Altının miskali de 60 akçelikten aşağı olmayacak.”

TÜKETİCİ HAREKETİ

Tüketici hareketi, sanayileşme ile birlikte itibaren ABD’de tekellerin haksız, aldatıcı ve yanıltıcı uygulamalarına karşı başlayıp ve gelişen toplumsal bir harekettir. Tüketiciler, piyasa güçleri karşısında tek tek, zayıf ve güçsüz kaldıklarından, piyasanın aldatıcı, yanıltıcı ve istismar edici uygulama­larına karşı kendilerini savunabilmek, koruyabilmek, seslerini duyurabilmek için biraraya gelerek örgütlenmek ve organize olmak zorunda kalmış­lardır.

Bu ülkede 1870’li yıllarda  ilk tüketici kooperatifleri kurulmuştur. Tekelci uygulamalarına karşı tüketicilerden gelen tepkilere karşı 1890 yılında ticarette rekabeti önleyen anlaşma ve birleşmeleri engelleyen  Sherman  Antitröst Yasası çıkarılmıştır. 1935 yılında Detroit’ de bizzat kasap hanımlarının da katılmasıyla başlatılarak tüm ABD’ye yayılan ve fiyatların geri çekilmesine neden olan et ve gıda boykotları bu hareketin ilk önemli örneklerini oluşturmaktadır.

EVRENSEL TÜKETİCİ HAKLARI

Tüketici Hakları Kavramı; tüketici olmak ile doğuştan sahip olduğu Evrensel Tüketici Hakları ile ayrıca tüketicinin tarihsel süreç içerisinde kazandığı, devletin, firmaların, aldığı ekonomik, sosyal, teknolojik,  hukuksal önlem ve düzenlemelerden kaynaklanan hakları kapsar.

Evrensel anlamda tüketici haklarının temelini 15 Mart 1962’de ABD Başkanı J.F.Kennedy, Temsilciler Meclisi’nde yaptığı tarihi konuşması oluşturur. Bugün Dünya Tüketici Hakları Günü  olarak kutlanan bu tarihte Kennedy bu konuşmasında; “Herkesin birer tüketici olduğunu ve tüketicilerin kamusal alanda ve özel sektörde alınan ekonomik kararları etkileyen ve bunlardan da etkilenen çok önemli bir ekonomik grup olduğunu, buna rağmen seslerini duyuramadıklarını, dolayısıyla örgütlenerek haklarına sahip çıkmaları gerektiğini ve onların belirli çerçevede korunmasının gerekliliğini” savunarak, “geleceğin, tüketici merkezli politikalar uygulayanlar için daha parlak olacağını” ileri sürmüş, bir anlamda günümüz dünyasına yönelik önemli bir öngörüde bulunmuştur.

Tüketici hareketi 1985 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda Evrensel Tüketici Haklarının oy birliğiyle kabul edilmesiyle önemli bir aşama göstermiştir.

Bu haklar Türkiye tarafından da kabul edilmiş  uluslar arası anayasa niteliğinde olan haklardır. Bunlar:

Temel Gereksinimlerin Karşılanması Hakkı: Tüketicilerin; yeme, içme, giyinme, barınma gibi gereksinimlerinin karşılanması için alınan önlemler.

Sağlık ve Güvenlik Hakkı: Tüketiciler tarafından satın alınan her çeşit mal ve hizmet nedeniyle karşılaşabileceği risk ve tehlikelere karşı alınan önlemler.

Bilgi Edinme Hakkı: Mal ve hizmetlerin özellikleri, kullanım, bakım koşulları ile tehlike ve risklerine karşı doğru, eksiksiz  olarak bilgilendirilmesi konusundaki düzenleme ve uygulamalar.

Örgütlenme, Sesini Duyurma ve Temsil Edilme Hakkı: Tüketicilerin bir araya gelip güç birliği yaparak haklarını alabilmeleri, koruyabilmeleri, geliştirebilmeleri; kendilerini ilgilendiren yasal, yönetsel, teknik, ticari, ekonomik, sosyal ve politik her konuda temsilinin sağlanarak bu süreçlere  katılımları, kamuoyu oluşturup baskı unsuru olabilmeleri, görüş belirtebilmeleridir.

Seçme Hakkı: Tüketicilerin  gelir düzeylerine göre gereksinimlerini karşılayabilmeleri için, istedikleri mal ve hizmetleri; ucuz ve kaliteli alabilmeleri, tercih edebilmeleri ve bunlarla ilgili seçeneklerin artırılmasıdır.

Eğitilme Hakkı: Tüketicilerin tüketici bilincine sahip olabilmeleri, hak sorumluluk ve yükümlülüklerini öğrenebilmeleri açısından eğitilmeleridir.

Tazmin Edilme Hakkı: Satın alınan mal ve hizmetlerin ayıplı (kusurlu, özürlü, kalitesiz) olması durumunda; bunun neden olduğu her türlü maddi, manevi) ekonomik ve hukuksal zararların karşılanmasıdır.

Ekonomik Çıkarların Korunması Hakkı: Tüketicilere daha iyi ve uygun koşullarda mal ve hizmet sağlanması, aldatılmalarının, zarar görmelerinin ve mağduriyetlerinin önlenmesi, yaşam düzeylerinin yükseltilmesine yönelik olarak alınan tüm yasal,  yönetsel, teknik, sosyal ve ekonomik önlemlerdir.

Sağlıklı Bir Çevrede Yaşama Hakkı: Temiz hava, yeterli ve temiz su, daha çok yeşil alan, temiz ve çağdaş kentler, yaşam alanları, sağlıklı, kaliteli altyapı hizmetlerinin sağlanması, üretimin çevreye olan zararlarının önlenmesi ve savurganlığa karşı alınan tüm önlemlerdir.

Bu bölümde Sağlıklı Bir Çevrede Yaşama Hakkının  büyük ölçüde Sürdürülebilir Tüketim ile ilgili bir hak temeli oluşturduğunu belirterek, günümüzde tüketici sorunlarının çok boyutlu ve kapsamlı olduğunu vurgulamak gerekir. u sorunların çözümü, ülkelerin toplumsal ve demokratik gelişmişlik düzeyine bağlı olarak değişiklik gösterir. İşte tam bu noktada Tüketici Haklarının yaşama geçirilerek Tüketicinin Korunması ve etkin bir Tüketici Hareketinin sağlanmasıyla tüketicilerimizin bilinçlenmesi büyük önem kazanmaktadır.

Yeni Tüketici Hakları

2015 yılında, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNGCP) tarafından 70/186 sayılı Tüketicinin Korunması hakkındaki BM İlkeleri revize edilmiştir.

Buna göre 1985 BM İlkeleri  yenilenerek mevcut haklara;

  • “Tüketicilerin Elektronik Ticarette Tüketicilerin Korunması Hakkı” (elektronik ticareti kullanan tüketiciler için diğer ticaret türlerine tanınandan daha az olmayan bir koruma düzeyinin sağlanması)
  • “Sürdürülebilir Tüketim Hakkı” (sürdürülebilir tüketim şablonlarının geliştirilmesi)

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

1970’lere kadar yalnızca bireylerin yaşam düzeylerinin artırılmasını  hedefleyen bir ekonomik gelişmeye odaklanılmıştı.  1972 yılında Roma Kulübü’nün “Büyümenin Sınırları” adlı raporunun yayınlanması ile 1987 yılında “Sürdürülebilirlik” düşüncesinin yazına girmesi ile hız kazanmıştır.

Süreç içerisinde gelişen çok çeşitli tanımlar arasında Dünya Çevre Komisyonu sürdürülebilirlik kavramını; “insanların mevcut ihtiyaçlarını, gelecek nesillerin ihtiyaçlarını karşılayabilecek kaynakların miktarını ve şeklini etkilemeden karşılayabilmesi” olarak tanımlamıştır.

Sürdürülebilir Kalkınma

Günümüzde sınırsız, dengesiz tüketim ve üretim anlayışının birlikte değerlendirilmesi  gerekliliği  “Sürdürülebilir Kalkınma” anlayışı sürecini gündeme getirmiştir.   Bu süreç, “Sürdürülebilir Tüketim ve Üretim (STÜ) ”  zorunluluğunu  ortaya koymuştur. 2002 yılında Johannesburg’ta gerçekleştirilen Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi’nde sürdürülebilir tüketim ve üretim sürdürülebilir kalkınmanın ön koşulu olarak kabul edilmiştir. Bu çerçevede sürdürülebilir tüketim ve üretim, çevre alanındaki küresel politikaların iş dünyasına ve tüketiciye yansıyan uygulamalarının önemli bir parçası olarak değerlendirilmeye başlanmıştır.

Sürdürülebilirlik ve Verimlilik İlişkisi

Yüksek verime sahip üretim, teknoloji ve yöntemlerinin kullanımıyla, aynı miktarda üretim için daha az doğal kaynak ve enerji kullanımı ve daha az atık üretimi prensibine dayanmakta olan (Temiz Üretim, Sürdürülebilir Üretim, Yeşil Üretim adlarıyla da anılan) “eko-verimlilik”,  firmalara sürekli büyüyen bilinçli tüketici pazarı açısından da rekabete yönelik avantajlar getirmektedir.  AB düzeyinde de ekonominin karşı karşıya olduğu en önemli zorluklardan birinin çevresel sürdürülebilirlik ile ekonomik büyüme ve refahın entegre edilebilmesi olduğunun altı çizilmektedir. AB bu yaklaşımı en kritik hedeflerinden biri olarak tanımlamakta, dolayısıyla, enerji ve kaynak verimliliği üzerine kurulu bir ekonomi anlayışı kaçınılmaz olmaktadır .

Günümüzde aşırı baskı altındaki bir ekosistemden kaynaklanan ciddi çevresel etkiler nedeniyle, kaynakların etkin kullanımı (yani verimlilik), sürdürülebilir gelişmenin sağlanması açısından temel bir strateji haline gelmiştir. Bu, büyümenin ‘nasıl’  bir büyüme olduğunun esas önem taşıyan konu olduğunu göstermiştir. Geniş anlamda sürdürülebilirlik; bir ekonomide hammadde ve enerji tüketiminin, atık enerji tüketiminin ve atık maddeler ve enerji çıktısının, eko sistemin yeniden üretme ve özümseme kapasiteleri dahilinde olması gerektiği anlamına gelir. Verimlilik ve sürdürülebilir gelişme arasında yakın pozitif bağlantılar olduğu açıktır.

STÜ  anlayışı artık tüketim ve üretimde sınırlı         kaynakların  daha etkin, yararlı, verimli kullanılmasını zorunlu kılmaktadır. Diğer yandan, kaynakların etkin kullanımı ve kalkınma boyutlarıyla ‘verimlilik’ ve “… gerçek gereksinimlerini gözönünde tutan, planlı ve belgeli alışveriş yapan, alışverişin nesnesi değil öznesi olduğunun bilincinde olan, kalitesi, standardı yüksek, sağlıklı, güvenli, çevreci ürünü seçme olgunluğunu taşıyan,(…)  tasarrufa önem veren ve aynı zamanda kaliteyi denetleyen, dolayısıyla, giderek ekonomiyi rekabete zorlayıp verimliliğe yöneltecek yadsınamaz bir sosyoekonomik unsur’’ olan “bilinçli tüketicilik” önemle değerlendirilmelidir.

Gelinen noktada BM tarafından artık “Sürdürülebilir tüketim” bir hak olarak tanınmış bulunmaktadır. “Günümüzde ‘Çevrenin’ ve bu bağlamda ‘doğal kaynakların çok hassas girdiler olduğunun’  anlaşılmasıyla; üretimde daha az doğal kaynak ve enerji tüketimini ve daha az atık üretimini, kirlilik önlemeyi ve dönüştürmeyi esas alan Yeşil Verimlilik, Eko-Verimlilik (Temiz Üretim) yaklaşımı geliştirilmiştir.

Bu noktada, Enerji Verimliliği; ‘Üretim miktarını ve kalitesini düşürmeden, ekonomik gelişmeyi ve sosyal refahı engellemeden, tüketilen enerji miktarının mümkün olduğunca azaltılmasını” esas almaktadır. ‘Bu kavram tüketicileri de kapsar ’…  ‘Su Verimliliği’  (water efficiency) kavramı; ‘Suyun tüm alanlarda verimli kullanılmasını’ İçermektedir. AB’ye göre bu kavram; yenilikçi teknolojileri, su tüketen ürünlerin kullanım kalıplarındaki değişiklikleri ve su tüketimini azaltan tutum ve davranışlar ile su kaynaklarını koruma etiğini de içerir… Günümüzde ‘verimliliğin’  yalnızca üretimde kullanılan etmenler ile üretilen mal ve hizmetlerin nitelik ve niceliği arasında bir oran  olarak açıklanması, çeşitli yönlerden yeterli görülmemekte ‘tüketim’ alanında ‘verimlilik alanı’ olarak algılanması zorunlu olmaktadır. Gelinen noktada Verimliliğin ‘Tüketici odaklı yaklaşımlar, İnsan ve tüketici hakları ile çevreye saygılı sürdürülebilir bir üretim, gelişen tüketici bilinci paralelinde etik değerlerle birlikte ele alınan’ bir kavram olmasının gerekli olduğu düşünülmektedir. Bu noktada ise tüketimi, talebi yönlendirecek olan tüketici bilincinin önemi ortaya çıkmaktadır. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 24 ülkede 24.000 kişiden fazla kişiyle görüşülerek gerçekleştirilen bir araştırmaya göre; ‘tüketicilerin % 29’u sosyal sorumluluklarını yerine getirmediğini düşündüğü bir şirketin ürünlerini satın almayarak ya da hakkında olumsuz konuşarak’ cezalandırmıştır. İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği’nin 2013 yılında yaptığı bir araştırmaya göre, Türkiye’ de tüketici % 55 oranında satın alırken, o ürünün/hizmetin çevreye verdiği olumlu veya olumsuz etkilerini göz önünde bulundurmaktadır.”

SÜRDÜRÜLEBİLİR TÜKETİM

Sürdürülebilir Tüketim, Sürdürülebilir Kalkınma paradigmasına bağlı olarak geliştirilmiştir. Sürdürülebilir gelişme paradigması hem sürdürülebilir tüketimi hem de sürdürülebilir üretimi içermektedir. Çoğu kez STÜ faaliyetleri, sürdürülebilir tüketim kavramı altında birleştirilmektedir.

Sürdürülebilir tüketim kavramı, 1992 yılında Rio’da düzenlenen Dünya Zirvesinin sürdürülebilir gelişme eylem planı çerçevesinde yer alan Gündem 21 belgesi 4. Bölümde,  “Sürdürülebilir gelişmeyi sağlamak ve insan eylemlerinin ekolojik çevreye karşı olumsuz etkilerini en aza indirmek için tüketim kalıplarını değiştirmek, insanoğlunun en büyük mücadelelerinden biridir” şeklinde yer almıştır Norveç Çevre Bakanlığı  tarafından 1994 yılında geliştirilen ve OECD’nin 2002 raporunda yayınlanan tanımlamaya göre sürdürülebilir tüketim; “Gelecek kuşakların gereksinimlerini dikkate alarak, yaşam döngüsü bakışıyla doğal kaynakların, toksik maddelerin, atık salınımlarının ve çevreyi kirletici maddelerin kullanımını en aza indirgerken temel gereksinimleri karşılayan ve daha iyi bir yaşam kalitesi sunan mal ve hizmetlerin kullanımıdır”. Seyfang a göre Sürdürülebilir tüketim, “Satın alma karar sürecinde sosyal ve çevresel kaygıları güden ve pazarı dönüştürebilecek etkiye sahip yeşil ve etik tüketiciler tarafından, öbürlerine göre daha verimli bir biçimde üretilmiş malların  tüketilmesidir.” Veenhoven’ e göre, “Bir yönüyle sürdürülebilir tüketim, “hem tüketicileri hem de politik karar organlarında yer alanları güçlü araçlarla ikna etmeye dayanan bir olgudur”. Sürdürülebilir tüketim, “Endüstriyel üretimin neden olduğu ekolojik sorunlara bir çözüm oluşturma arayışında olan bir söylemdir.”

Aslında, dünyada var olan tüketimle ilgili birbirine zıt iki temel sorun bulunmaktadır. Bunlar; aşırı tüketim ve yetersiz tüketimdir. Bu yüzden Cohen’ e göre sürdürülebilir tüketim kavramı “gelişmiş” ve “gelişmekte-az gelişmiş” ülkeler için farklı anlama gelmektedir. Örneğin, 90’dan fazla ülkede ortaklar ve yerel topluluklarla birlikte çalışan  uluslararası sivil bir yardım konfederasyonu olan Oxfam’ın 2016 yılında Davos’ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu öncesi açıkladığı son raporuna göre, dünyanın en zengin % 1’lik kesimindeki servet, tüm dünyanın geri kalanındaki serveti aşmak üzere. Oxfam’ın raporuna göre; 2016’da dünya nüfusunun yüzde 1’lik en zengin kesiminin sahip olduğu malvarlığının, dünyadaki tüm servetin yüzde 50’sini aşması bekleniyor. Yüzde 1’in içerisinde yer alan 80 kişinin toplam malvarlığı geçen yıl 1 trilyon 900 milyar dolar olarak hesaplandı. Sadece 85 kişinin mal varlığı ise, dünyada yaşayan 3.5 milyar insandan daha fazla. Rapora göre, 2009’dan bu yana dünyanın en zengin kesiminin sahip olduğu servet yüzde 44’ten yüzde 48’e yükseldi. Geriye kalan yüzde 52’lik zenginliğin neredeyse tamamına ise dünyanın en zengin yüzde 20’si sahip bulunuyor.

Yine ülkemizde TÜİK rakamlarına göre; en yüksek %20’lik gelir grubunun toplam gelirden aldığı pay %46,5’e yükseldi!ği ve en düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun aldığı pay ise 0,1 puan azalarak %6,1 olduğunu kaydetmek gerekir.

Veenhoven’ in söylemiyle yinelemek gerekirse; “Bu şekilde dünyanın bir bölümü tüm kaynakları kayıtsızca tüketirken, bir başka bölümü ise temel gereksinimlerini bile karşılayamamaktadır. İşte sürdürülebilir tüketim, dünya üzerindeki bu eşitsizliği (de) gidermeyi amaçlamaktadır.

Ürün boyutuna göre sürdürülebilir tüketim ise Hertwitch’ e göre  ; “Geliştirilen ürünlerin, daha az doğal kaynak ve enerji kullanılarak, daha az atık oluşturacak, büyük ölçüde geri dönüşebilecek veya geri dönüşmese de atıkları çevreye zararlı olmayacak, kullanımında en az doğal kaynak tüketimi gerektirecek, dayanıklı ve onarılabilecek biçimde üretilen ürünlerin tüketimidir. Sürdürülebilir yaşam biçimi ise, çevreyi öbür yaşam biçimlerine oranla daha az incitecek davranışları sergileyen ve toplumsal eşitsizliklere daha az bağlı olacak biçimde tüketim davranışlarının sergilenmesi sonucu oluşmaktadır” şeklinde tanımlanabilir. BM tarafından revize edilen tüketici prensipleri doğrultusunda  “Sürdürülebilir tüketim bugünün ve gelecek neslin ihtiyaçları için gerekli olan mal ve hizmetlerin ekonomik, sosyal ve çevresel yönden sürdürülebilir olmasını  içerir” .

Yapılan tanımlardan da anlaşılacağı gibi; sürdürülebilir tüketim düşüncesi, gelecek kuşaklara daha iyi bir dünya bırakmayı amaçladığı için “uzun erimli”; ayrıca, tüm insanlığın katılımını gerektirdiği için de “bütüncül” bir yaklaşımdır. Üzerinde yaşadığımız dünyayı insan bedenine benzetirsek, bizler de bu bedenin farklı organlarında ya da dokularında yaşayan mikroorganizmalar olduğumuz söylenebilir. İnsan bedeninin herhangi bir organı, dokusu ya da hücresinde yaşanan işleyiş bozukluğu tüm sistemin işleyişini bozmakta ve sorun giderilemezse sonuç ölüm olmaktadır. Bu yüzden dünya üzerindeki tüm ülkelerin, işletmelerin ve halkların (tüketicilerin)  sürdürülebilir tüketim çabalarına girişmesi gerekmektedir .

Etik Tüketicilik, Ekolojik Yurttaşlık, Sürdürülebilir Tüketicilik

İngiltere ve ABD’de de 1990’lı yılların başlarında  başlayıp tüm batıya yayılan Etik Tüketicilik (Ethical Consumerism) bilinciyle “etik tüketiciler”  küresel şirketlerce az gelişmiş ülkelerin hammadde kaynaklarının, küçük çiftçi ve imalatçılarının ürünlerinin çok düşük fiyatlarla sömürülmesine de karşı çıkmış, ayrıca tüketim tercihlerinde çevre ve ekolojik değerleri öne çıkarmışlardır. Kısaca, etik tüketiciler artık “kalite  ve tüketici odaklılığın” yanına “sosyal sorumluluk”  bilincini ve “etik değerleri” de koyuyor. İşte; “Pazarı kendi istemi doğrultusunda oluşturup, yönünü çizebilmenin kendi elinde olduğunun” bilincinde olan batılı tüketici, artık bilinçli tüketicilik ilkelerine “etik tüketiciliğin insancıl ve çevreci naifliğini” de ekliyor ve böylece ekonomik eylem yeni bir trend  kazanıyor.

Akdeniz Üniversitesi’nde gerçekleştirilen Yerel Gündem 21 çalışmalarından yola çıkarak Etik Tüketiciliği; “Tüketicinin evrensel haklarından olan ‘seçme hakkının’  etik olarak üretilen veya topluma, çevreye zararlı olmayan mal ve hizmetlerden yana kullanması” şeklinde tanımlayabiliriz. Bu seçimin; “Tüketicinin söz konusu üretim ürünlerini satın alması yönünde olduğu gibi,  tüketicinin aksine bir üretimi almama hakkını kullanarak boykot etmesi şeklinde de olabileceğini söyleyebiliriz”. Bu yaklaşımından hareketle, “Etik Tüketici olmak demek; bir yumurta satın almak kadar kolay veya çocuk işçilerce üretilen ürünlerin boykot edilmesi ya da çevreye en az zararlı ürünün seçilmesi kadar da karmaşık” olabilecektir. Etik sınıfa giren ürünler ise; organik tarım ürünleri, tasarruflu ampuller, yenilenebilir kaynaklardan enerji temini, geri dönüşümlü kağıt ve onaylanmış ormanlardan üretilmiş ağaç ürünleri olarak sıralanabilir.

Diğer yandan, tüketicilerin satın alma karar sürecinde “ekolojik yurttaş” gibi davranmalarıyla sürdürülebilir tüketime ulaşmak olasıdır. Ekolojik yurttaşlık ise, Seyfang’ a göre, “Günlük yaşantımızda yaptığımız davranışların (seçimlerin) öbürleri üzerindeki ekolojik etkilerini azaltmayı hesap ederek, gerektiğinde tüketim kalıplarını değiştiren ve nasıl yaşamamız gerektiğini sorgulayan” bir kavramdır . Bu çerçevede tüketicilerin Çevre Dostu Tüketime yönelik tutum ve davranışları gündeme gelmektedir. Çevre Dostu Tüketim, “Tüketim eyleminin her safhasında çevreye verilecek zararı en aza indirerek çevresel faydayı düşünmek”  olarak tanımlanabilir. Yılmaz ve Aslan’ a göre, Çevre Dostu Tüketim; “ekolojik, geri dönüştürülebilir ve ihtiyacımız kadar ürünleri tüketerek sergilenebileceği gibi doğayı kirletmeyen, çevre projelerini destekleyen ve çevre dostu ürünler üreten firmaların ürünlerini satın alarak da gösterilebilir” .

Yukarıdakilerin hep birlikte değerlendirilmesi sonucu Sürdürülebilir (Temiz)  Tüketicilik ise “Tüketicilerin, sosyal sorumlu, etik ve bilinçli tüketicilik ilkeleri kapsamında, çevresel davranışları benimseyerek, çevre dostu ürünleri tercih edip, özel tüketim davranışlarında ekolojik yurttaşlık temellerinde yapacakları politik ve çevreci seçimlerle, tüketimlerinin ekolojik etkilerini azaltmayı ilke edinerek, doğal kaynakların, toksik maddelerin, atık salınımlarının, çevreyi kirletici maddeler ile ürünlerin kullanımını en aza indirgeyen ve dünya üzerindeki yetersiz tüketimi ve gelecek kuşakların gereksinimlerini dikkate alan tüketim anlayışıdır” şeklinde ortaya konulabilir.  Bu bağlamda sosyal sorumlu, etik, bilinçli tüketiciler Sürdürülebilir Tüketicilik gereklerinden hareketle “doğal kaynakları koruyan, daha az kaynak kullanıp daha az atık oluşturan, üretimde  verimliliği artırarak sürdürülebilir kalkınmaya olanak sağlayan Temiz (Sürdürülebilir) Üretime talep yaratacaklardır .

2030 SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA HEDEFLERİ

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Merkezinde 25-27 Eylül tarihlerinde gerçekleştirilen BM Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesinde 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri 193 ülkenin imzası ile kabul edildi. Bu hedefler doğrultusunda  her boyutuyla yoksulluğun ortadan kaldırılması sürdürülebilir kalkınma için vazgeçilmez bir gereklilik olduğu belirtilmektedir. Tüm ülkeler ve paydaşlar işbirliği içinde hareket ederek bu planı uygulamaya koyacaktır Yayınlanan 17 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ve 169 alt başlığı yeni Küresel Gündemin amaç ve boyutlarını göstermektedir.

Buna göre BM Hedefleri şöyle özetlenmektedir:

  1. Her tür yoksulluğu, nerede olursa olsun sona erdirmek
  2. Açlığı bitirmek, gıda güvenliğini sağlamak, beslenme imkânlarını geliştirmek ve sürdürülebilir tarımı desteklemek
  3. İnsanların sağlıklı bir yaşam sürmelerini ve herkesin her yaşta refahını sağlamak
  4. Herkesi kapsayan ve herkese eşit derecede kaliteli eğitim sağlamak ve herkese yaşam boyu eğitim imkânı tanımak
  5. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak ve kadınların ve kız çocuklarının toplumsal konumlarını güçlendirmek
  6. Herkes için suya ve sağlıklamaya erişimi ve suyun ve sağlıklamanın sürdürülebilir yönetimini garanti altına almak
  7. Herkes için erişilebilir, güvenilir, sürdürülebilir ve modern enerji sağlamak, Hedef 8. Sürdürülebilir ve kapsayıcı ekonomik kalkınmayı sağlamak, tam ve üretici istihdamı ve insan onuruna yakışır işleri sağlamak
  8. Dayanıklı altyapı inşa etmek, sürdürülebilir ve kapsayıcı sanayileşmeyi ve yeni buluşları teşvik etmek
  9. Ülkelerin içinde ve aralarındaki eşitsizlikleri azaltmak
  10. Kentleri ve insan yerleşim yerlerini herkesi kucaklayan, güvenli, güçlü ve sürdürülebilir kılmak
  11. Sürdürülebilir tüketimi ve üretimi sağlamak
  12. İklim değişikliği ve etkileri ile mücadele için acil olarak adım atmak
  13. Okyanusları, denizleri ve deniz kaynaklarını sürdürülebilir kalkınma için korumak ve sürdürülebilir şekilde kullanmak
  14. Karasal ekosistemleri korumak, restore etmek ve sürdürülebilir kullanımını sağlamak, ormanların sürdürülebilir kullanımını sağlamak, çölleşme ile mücadele etmek,toprakların verimlilik kaybını durdurmak ve geriye çevirmek ve biyoçeşitlik kaybını durdurmak
  15. Sürdürülebilir kalkınma için barışçıl ve herkesi kucaklayan toplumları teşvik etmek, herkesin adalete erişimini sağlamak, her seviyede etkin, hesap verebilir ve kucaklayıcı kurumlar inşa etmek
  16. Sürdürülebilir kalkınma için küresel ortaklığın uygulama araçlarını güçlendirmek ve küresel ortaklığı yeniden canlandırmak” olarak özetlenebilir.

BM HEDEFLERİ VE TÜKETİCİ HAKLARI

BM Kalkınma Hedefleri incelendiğinde bu hakların  büyük ölçüde   sürdürülebilir tüketim ve bu bağlamda da 1985 BM Tüketici Hakları

ilkeleriyle örtüşmektedir. Buna göre BM Kalkınma Hedefleri ve Evrensel Tüketici Haklarının ortak noktaları şöyle sıralanabilir:

Hedef 1. Her tür yoksulluğu, nerede olursa olsun sona erdirmek (Temel Gereksinimlerin Karşılanması Hakkı);

Hedef 2. Açlığı bitirmek, gıda güvenliğini sağlamak, beslenme olanaklarını geliştirmek ve sürdürülebilir tarımı desteklemek (Temel Grk. Kr. Hk., Sağlık ve Güvenlik Hk., Sağlıklı Bir Çevrede Yaşama Hk.);

Hedef 3. İnsanların sağlıklı bir yaşam sürmelerini ve herkesin her yaşta refahını sağlamak (Temel Grk. Kr. Hk., Sağlık ve Güvenlik Hk.) ;

Hedef 4. Herkesi kapsayan ve herkese eşit derecede kaliteli eğitim sağlamak ve herkese yaşam boyu eğitim imkânı tanımak (Eğitim Hk.);

Hedef 6. Herkes için suya ve sağlıklamaya  (Halk sağlığını korumak ve hastalıkları önlenmesine ) erişimi ve suyun ve sağlıklamanın sürdürülebilir yönetimini  sağlamak(Tem. Grk. Karşılanması, Sağlık ve Güvenlik Hk);

Hedef 7. Herkes için erişilebilir, güvenilir, sürdürülebilir ve modern enerji sağlamak (Tem. Grk. Karşılanması Hk);

Hedef 11. Kentleri ve insan yerleşim yerlerini herkesi kucaklayan, güvenli, güçlü ve sürdürülebilir kılmak (Sağlıklı Çevrede  Yaşama Hk.)

Hedef 12. Sürdürülebilir tüketimi ve üretimi sağlamak (Sürd. Tük. Hk.)

Hedef 15. Karasal ekosistemleri korumak,  sürdürülebilir kullanımını sağlamak, ormanların sürdürülebilir kullanımını sağlamak, çölleşme ile mücadele etmek, toprakların verimlilik kaybını durdurmak ve geriye çevirmek ve biyoçeşitlik kaybını durdurmak  (Sağlıklı Bir çevrede  Yaşama  ve Tem Grk. Karşılanması  Hk.)

“Sürdürülebilir Tüketim Hakkı”

22 Aralık 2015 tarihinde BM Genel Kurulunda BM ilkeleri  çerçevesinde e revize edilen tüketici hakları  çerçevesinde (Temel Gereksinimlerin Karşılanması ve Sağlıklı Bir Çevrede Yaşama Hakkı yanı sıra) “Sürdürülebilir Tüketim Hakkı” kabul edilmiştir . Söz konusu BM kararının Genel Prensipler III. Bölümü 5(i)bendinde “Sürdürülebilir tüketim şablonlarının geliştirilmesine (Sürdürülebilir Tüketim Hakkı)” yer verilmektedir. Aynı bölümünün 6. Maddesinde , özellikle sanayileşmiş ülkelerde sürdürülemeyen üretim ve tüketim alışkanlıkları küresel çevrenin bozulmasında en önemli neden olduğu belirtilerek, bu alanda gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin rollerine vurgu yapılarak  şöyle denilmektedir:  “ Tüm üye devletler sürdürülebilir tüketim alışkanlıklarının geliştirilmesi için çalışmalı, gelişmiş ülkeler sürdürülebilir tüketim alışkanlıklarına ulaşmakta liderlik etmeli, ortak prensipler çerçevesinde ancak farklı bir rol ile hareket etmesi gereken gelişme yolundaki ülkeler gelişme süreçlerinde sürdürülebilir tüketim alışkanlıklarına ulaşmak için gerekeni yapmalıdır. Bu çerçevede, gelişmekte olan ülkelerin özel durumu ve ihtiyaçları tamamen dikkate alınmalıdır” ; bunu izleyen 7. Maddede; “Sürdürülebilir tüketim için politikalar geliştirilirken yoksulluğun azaltılması, tüm üyelerin toplumlarının temel insani ihtiyaçlarını karşılaması ve ülkeler arasındaki eşitsizliği azaltacak şekilde geliştirilmesi dikkate alınması”  belirtilmektedir.  8. Made ile de “Üye devletler tüketici koruma politikalarının geliştirilmesi, uygulanması ve izlenmesi için yeterli altyapıyı sağlamalı ve sürdürmelidir. Özellikle, kırsalda yaşayan kesim ve yoksullar başta olmak üzere tüketici koruma tedbirleri toplumun tüm kesimlerinin menfaatine olacak şekilde geliştirilmelidir” denilmektedir .  BM kararının  “H. Sürdürülebilir tüketimin teşvik edilmesi” başlığı altında, “Sürdürülebilir tüketim bugünün ve gelecek neslin ihtiyaçları için gerekli olan mal ve hizmetlerin ekonomik, sosyal ve çevresel yönden sürdürülebilir olmasını  içerir”  ifadesi yer almaktadır.  Bu bölümün 50. Maddesinde , sürdürülebilir tüketim için sorumluluk tüm üyeler, tüketici ve çevre örgütleri özellikle önemli bir role sahip olmakla birlikte, konunun  toplumun tüm örgütleri, bilinçli tüketiciler, üye devletler, işletmeler, işçi örgütleri tarafından ortak bir şekilde paylaşılması vurgulanıp;   “Bilinçli tüketiciler üreticiler üzerindeki tercih etkileri yoluyla çevresel, ekonomik ve sosyal açıdan sürdürülebilir tüketimi teşvik etmekte önemli bir role sahiptir. Üye devletler sürdürülebilir tüketim ve kamu politikalarının geliştirilmesi ve uygulanmasını teşvik etmelidir. Üye devletlerin politika geliştirme süreci işletmeler, tüketici ve çevre örgütleri ile diğer ilgili gruplar ile danışma halinde düzenlenmelidir. İşletmeler mal ve hizmetlerin üretim, dağıtım ve dizayn yoluyla sürdürülebilir tüketimi teşvik etmekte sorumluluğa sahiptir. Tüketici ve çevre örgütleri kamuoyu katılımını artırmak, sürdürülebilir tüketime yönelik tartışmaları teşvik etmek, Üye devletler ve işletmelerle birlikte çalışarak sürdürülebilir tüketimi geliştirmek sorumluluğuna sahip olduğu” belirtilmektedir.   51.  Madde ile ise, üye devletler, ilgili sivil toplum örgütleri ve işletmeler ile ortaklık halinde, çevresel yönetimdeki sektör-spesifik iyi pratiklerin geliştirilmesi, üretim ve tüketimde sürdürülebilir olmayan eğilimlere yol açan teşviklerin kaldırılması, tüketim eğilimleri bilinç artışına sebep olması nedeniyle bilgilendirme programları düzenlenmesi, konut, enerji, ulaştırma, toprak kullanımı gibi alanlarda sektörel politikalar geliştirilmesi ile ekonomik ve sosyal enstrümanlar oluşturularak sürdürülebilir tüketim eğilimlerinin geliştirilmesi için stratejiler oluşturulması ve uygulanmasına vurgu yapılmaktadır.

Sonuç olarak, daha 1854’ de vahşi anamalcı zihniyetin ayak seslerini duyan Suqwamish ve Duwamish kabilelerinin şefi  Seattle’nin Kızılderililerden topraklarını isteyen ABD Başkanı Franklin Pierce’ e  yazdığı mektupta büyük bir öngörü ile belirttiği; “İnsanoğlu için yaşamın sonu ve varlığını sürdürebilme savaşımının başlangıcı gelip çattığı”  o gün gelmiştir.  Bu çerçevede, sürdürülebilir yarınlar ancak yaşamını bilinçle sürdüren duyarlı insanlara bağlı olarak şekillenebilecektir. Bugün küresel ısınma ve iklim değişikliği nedeniyle dünyamızın içinde bulunduğu geri dönülmesi bir hayli zor olan durum da dikkate alındığında; artık iyice sınırlı olan kaynakların  üretim ve tüketimde daha etkin ve yararlı kullanılması bir tercih değil adeta bir zorunluluk olarak algılanmalıdır. Dolayısıyla,  günümüzde  “verimlilik” kavramının; üretimin çevresel etkileri ve gelişen tüketici bilinci ve hakları doğrultusunda, sürdürülebilirlik” esaslarını da içermesinin gerekli olduğu düşünülmektedir.

Kaynaklar

  • Akdeniz Ü. (2007). Yerel Gündem 21, “Sürdürülebilir Turizm-Sözlük”, www.akdeniz.edu.tr/muhfak/cevre/coastlearn…/glossary.htm. Erş.Tarihi:12.7.2008.
  • Babaoğu,M. ve Altınok, N. (2008). “Sürdürülebilir Tüketim ve Tüketici Eğitimi”, 13. Uluslararası Pazarlama Kongresi Bildiri Kitabı, 394 402, Çukurova Ü., Adana.
  • Clark, G. (2007). “Evolution of the Global Sustainable Consumption and Production Policy and the United Nations Environment Programme’s (UNEP) Supporting Activities”, Journal of Cleaner Production, No.15.
  • Cohen, B. (2010). “A Guidance Framework for Mainstreaming Resource Efficiency and Sustainable Consumption and Production in a Developing Country Context”, Environment, Development and Sustainability.
  • Dolan, P. (2002). “The Sustainability of Sustainable Consumption”, Journal of Macromarketing, Vol.22, No.2.
  • Ereğlu; E. (2006);Yeni Ekonomi, http://dream.gen.tr/ekonomi/yeni, Erişim Tr. 2.11.2012.
  • Hekimci, (2002) “Ulusal Verimlilik Hareketi’nin Tüketici Boyutu” Verimlilik Dergisi, 2002/3, Ankara.
  • Hekimci, F. (2007) “Etik Tüketicilik ve Etik Ticaret I”, MPM Anahtar Dergisi, 226, 14 15, Ankara.
  • Hekimci, F. (2010). “Ekonominin Yükselen Değerleri; “Etik Tüketicilik” Tüketici Yazıları II , Hacettepe Ü. TÜPADEM, s.47-65, Ankara.
  • Hekimci, F. ve Babaoğul,M (2011), “Daha İnsanca ve Sürdürülebilir Bir Gelecek İçin; Etik Tüketicilik ve Yavaş Şehirler” 16. Dünya Verimlilik Kongresi ve Avrupa Verimlilik Konferansı Bildirileri, Cilt 2. S.1060-1079, Ankara.
  • Hekimci, F.(2015), “Sürdürülebilir Yerel Kalkınma ve Yavaş Şehirler”, s.77-112, Verimlilik Dergisi, 2015/4, Ankara .
  • Hekimci, F. (2016), “Verimliliğin Tüketim Boyutu: Tüketici Hakları, Bilinçli ve Verimli Tüketim Paneli”, 2016 Verimlilik Haftası Etkinlikleri Kitabı, s.123-130, Hacettepe Üniversitesi, Ankara, http://www.verimlilikhaftasi.gov.tr/uploads/files/2016_etkinlik_kitabi_web.pdf.
  • Hertwıch, E. (2002). “Life-Cycle Approaches to Sustainable Consumption”, Workshop Proceedings Interim Report, International Institute for Applied Systems Analysis, Laxenburg, Austria.
  • Mc Laren, S.J. (2007), Defining a Role for Sustainable Consumption Initiatives In New Zealand, 2nd International, Conference on Sustainability Engineering and Science, Auckland, New Zealand.
  • Prokopenko, J.(2006). “Verimliliği Teşvik Kuruluşları: Evrim ve De neyim”, MPM Yayınları, No: 675,Ankara, 2006.
  • Seyfang, G. (2004). “Consuming Values and Contested Cultures: A Critical Analysis of the UK Strategy for Sustainable Consumption and Production”, Review of Social Economy, Vol.62, No.3.
  • Seyfang, G. (2005). “Shopping for Sustainability: Can Sustainable Consumption Promote Ecological Citizenship?”, Environmental Politics, Vol.14, No.2.
  • N., (1992). United Nations Conference on Environment & Development Rio de Janerio, Brazil, 3 to 14 June 1992 AGENDA 21, http://www.un.org/esa/sustdev/documents/agenda21/english/Agenda21.pdf.
  • Veenhoven, R. (2004). “Sustainable Consumption and Happiness, Driving Forces and Barriers to Sustainable Consumption”, International Workshop, University of Leeds.
  • Yılmaz, Arslan,  T. (2011). “Üniversite Öğrencilerinin Çevre Koruma Vaatleri ve Çevre Dostu Tüketim Davranışlarının İncelenmesi”,  Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi ,Cilt: 11 – Sayı: 3 : s. 1–10 .
  • sdcommission.org.uk/ publications/downloads/I_Will_If_You_Will. pdf Erişim Tr. 1.02.2011.
  • http://www.rec.org.tr/sayfa.asp?id=l Erişim Tr. 1.1.2011.
  • sanayi.gov.tr/…/ab…ekonominin-karsi-kar… Erişim Tr. 4.1.2016.
  • https://www.oxfam.org/en/pressroom/pressreleases/2016-01-18/62-people-own-same-half-world-reveals-oxfam-davo s-report, Erişim Tr. 02.02.2017
  • http://www.tudef.org.tr/pdf/un-guidelines-for-consumer-protection-2016.pdf. Erişim Tr. 05.02.2017
  • http://www.tudef.org.tr/pdf/bm-tuketicinin-korunmasi-icin-kurallar-2016.pdf. Erişim Tr. 05.02.2017
  • https://sustainabledevelopment.un.org/content/documents/7891Transforming%20Our%20World.pdf. Erişim Tr. 17.03.2017
0 Paylaşımlar

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*